KOMŞU HAKLARI

 

                                             Beşinci Bölüm

Komşu Haklarıyla ilgili Bölüm

Komşunun komşu üzerindeki hakları en büyük haklardandır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “ …Annne ve babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yakın (akraba olan veya evi yakın olan) komşuya, yabancı (veya evi uzak olan) komşuya. Yolcuya, elinizin altında bulunanlara (köle, cariye vs.) iyilik edin…”[1] Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Cebrail, bana durmadan komşuya iyilik yapmayı tavsiye etti. Bu sıkı tavsiyeden, komşuyu komşuya varis kılacağını zannettim.”[2] Bunun sebebi, komşuya iyilik etmeyi çok fazla tavsiye etmesi ve bunu çok vurgulamasından dolayıdır. Komşuluk edeplerinden/ kurallarından ve haklarından bazıları aşağı verilmiştir

 

Birinci edep: Salih bir komşu seçmek:

Bir insan, bir yerde yerleşmeyi seçmeden önce içinde salih komşuların bulun-duğu bir yeri seçmesi gerekir. Çünkü komşu, bazen evin sırlarını öğrenebilir. Bazen insan komşusuna muhtaç olur. Komşusu salih bir kimse ise ona faydası dokunur ve onun yükünü hafifletir. Şayet komşusu iyi bir insan değilse, komşusunu rahatsız eder ve bazen mutsuzluğuna sebep olabilir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: Şu dört şey mutluluktandır: Saliha kadın, geniş mesken, iyi komşu, iyi hayvan (binek).Ve dört şey de mutsuzluktandır: Fena kadın (huysuz, itaatsiz), kötü komşu, kötü binek ve dar ev.[3] Atasözünde şöyle denilmiştir: “ Önce komşu al, sonra ev al!”

 

İkinci edep/ kural: Kendi nefsi için sevdiği şeyleri komşusu için de sevmelidir:

Bu, müslümanın müslüman kardeşi üzerindeki haklarından biridir. Ve bu imanın tamamlayıcılarından sayılır. Fakat komşu başkalarından daha fazla bu hakka sahiptir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, komşusu için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olamaz.”[4] Öyle ise müslüman bir kimsenin kendi nefsi için istediği her iyiliği komşusu için de istemesi gerekir. Kendi nefsi için istemediği kötü, zararlı ve eziyet veren şeyleri, komşusu için de istememesi gerekir.

 

Üçüncü edep/ kural : Komşusunu, herhangi bir söz veya eylem ile rahatsız etmemesi gerekir:  

Şüphesiz ki komşulara eziyet vermek haramdır. Peygamberimiz (s.a.s.) komşuya eziyet etmeyi şiddetle reddetmiş ve şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse komşusuna eziyet etmesin…”[5] İnsanın ister sözlü olsun, ister fiili olsun ve isterse işaretle olsun komşusuna eziyet etmemesi gerekir. (İslam dinine göre) Her durumda komşuya eziyet vermek haramdır/ yasaktır.

 

Dördüncü edep/ kural: Her zaman komşuya iyilik ekmek gerekir:

Mümkün olan her şekildi komşuya iyilik etmek gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “

Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.[6]

Öyle ise her müslümanın mümkün olan her şekilde komşusuna iyilik etmesi gerekir.

Beşinci edep : Komşunun eziyetine tahammül etmek ve sabır etmek gerekir:

Şöyle denildiği gibi: “ İyi komşuluk, komşuya eziyet etmemek değildir. Bilakis onun eziyetlerine katlanmak ve sabretmektir.” Öyle ise müslümanın komşusunun eziyetine sabretmesi ve bu eziyetlere katlanması ve bu eziyetlere iyilik yaparak karşılık vermesi gerekir. Müslüman kimse böyle yapmakla şeytanın önündeki vesvese ve fitne kapısını kilitlemiş olur.

 

Altıncı edep : Özellikle komşu fakir ise ona yemek vererek maddî yardımda bulunmak gerekir :

Komşusu aç iken insanın tok olarak yaşaması iyi komşuluk edeplerinden değildir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: Yanıbaşında komşusu aç iken tok yatan mümin değildir.”[7] Ve birçok insan komşusu ile ilgilenmiyor. Evine en güzel ve temiz yiyecekleri getiriyor. Fakat fakir komşuluarını düşünmüyor. Ve bu bir müslümana yakışmıyor. Bilakis insan bir yemeği pişirdiğinde o yemekten komşusuna da vermesi gerekir. Ve bunu o komşusunu sevdiği, onun gönlünü almak ve aralarındaki sevgiyi takviye etmek için yapmalıdır. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyur-muştur: Çorba pişirdiğiniz zaman suyunu çok koyunuz. Sonra da komşu-larını gözden geçirin ve gerekli gördüklerinize güzel bir şekilde sunun.”[8] Komşusuna basit bir şey göndererek veya az görerek onu küçümsemesin. Veya değersiz bir şey olduğunu düşünerek utanmasın. Çünkü peygam-berimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ey müslüman hanımlar! Hiç bir komşu hanım, bir koyun paçası bile olsa, komşusuna vereceğini küçük gör(üp vermemezlik et)mesin.[9] Her Müslümanın bu kıymetli kurala dikkat etmesi ve ihmal etmemesi gerekir. Buhnun komşu üzerinde büyük bir etkisi vardır. Ve bu müslüman toplumun fertleri arasında karşılıklı merhamet, karşılıklı şefkat ve dayanışmalarını bir kanıtıdır.

Fakat bir kimse yemeği satın alırsa, ve çocuklarının helva ve meyvelerle dışarı çıkıp fakir komşusunun çocuklarının gözleri önünde yemelerine ve o fakir çocuklarını öfkelendirmek için yaparsa ve onlara bu gıda maddele-rinden bir şey vermezse, bu komşuya yapılan bir kötülüktür onun gönlünü kırmaktır ve peygamberimizin (s.a.s.) ermine aykırı bir davranıştır.

Yedinci edep: Şayet komşu muhtaç ise ona maddî yardımda bulunmak gerekir:

Şayet komşusu fakir ise, onun durumunu kontrol etmesi gerekir. Böylece o istemeden kendisine maddî yardımda bulunur. Bu müslümanın kardeşi üzerindeki hakklarındandır. Komşu hakkı ise en büyük haklardandır.

 

Sekizinci edep: Sevinç ve üzüntüyü paylaşmak gerekir:

Komşusunu sevindiren bir şey varsa, günah ommaması şartıyla onun yanına gitmeli, sevincine ortak olmalı ve bu sevinci onunla paylaşmaladır. Onun başına bir bela geldiğinde yine komşusunun yanına gitmeli ve üzüntüsüne ortak olmalı ve bu üzüntüyü onunla paylaşmalıdır. Ayrıca güzel sözlerle onu teselli etmeli ve onu desteklemelidir. Aslında bütün bu saydık-larımız, bir müslümanın müslüman kardeşi üzerindeki haklarındandır. Komşu başkasından daha fazla öncelikle bu haklara sahiptir.

 

Dokuzuncu edep: Evini değiştirmek (veya satmak) istediğinde herkesten önce evini komşusuna sunması gerekir::

Bir kimse evinden başka bir yere taşınmak istediğinde, başkasından önce evini komşusuna sunmalıdır. Çünkü komşusu o evi satın almak isteyebilir. Aynı şekilde bir tarlasını veya taşınmaz malını satmak isterse öncelikle onu komşusuna teklif etmelidir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyur-muştur. Bir arazisi olup ta satmak isteyen kişi onu önce komşusuna teklif etsin.”[10] Böyle yapmakla, komşunun gönlünü almış olur onun içi rahat olur. İnsanlar bu şuf’a (önalım hakkını) terkettiklerinde onlar birbirine karşı kin beslemelere, kavgalara ve düşmanlıklara kapı açmış olurlar. Yardım Allah’tandır.

 

Onuncu edep : Komşunun kendi duvarına bir ağaç çakmasına engel olmaması gerekir:

Komşu, komşusunun duvarına bir ağacı çakma ihtiyacını duyduğunda ona bu ağacı çakmasına müsaade etmek gerekir. O duvardan faydalan-masına engel omaması gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Hiçbiriniz duvarına ağaç çakmak isteyen komşusuna engel olmasın.[11] Daha sonra Ebu Hüreyre dedi ki: “Bana ne olmuş ki; sizin bundan yüz çevirdiğinizi görüyorum!? Allah’a yemin ederim ki bu hadisi omuzlarınızın arasına atacağım. Yâni hoşunuza gitmezse ve sizi rahatsız etse bile, bu hadisi açıkça size rivayet edeceğim.

 

On birinci edep : Komşuya en büyük saygıyı göstermek ve ona hiyanet etmemek gerekir:

Yani komşunun sırrını ifşa etmemek ve ırzına leke getirmemek ve onnun ailesiyle gayri meşru ilişkide bulunmamak gerekir. Çünkü bu en büyük günahlardandır. Peygamber efedimize (s.a.s.) en büyük günah nedir? Diye sorulduğunda o şöyle cevap verdi: “ Seni yaratmış olduğu halde Allah’a şirk koşmandır.” Sonra en büyük günah hangisidir? denildi. O şöyle buyurdu: Seninle beraber yemek yemesinden korktuğun için çocuğunu öldürmendir.” Sonra en büyük günah hangisidir? diye sorulduğunda o şöyle buyurdu: “ Komşunun hanımı ile zina etmendir.”[12] Bilakis komşunun canını, ırzını ve malını korumak gerekir. Ta ki komşusu ona güvensin. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin ederim ki iman etmiş olamaz.- üç sefer bu sözünü tekrarladı. Komşusu zararından emin olmayan kişi.”[13] Yâni komşusu onun kalleşliğinden ve hiyanetinden emin olmayan kimse gerçek mümin olamaz.

 

On ikinci edep: Müslüman müslüman üzerindeki tüm haklarını komşusuna vermelidir:

Komşu bu hakları almada önceliklidir ve en çok hak sahibidir. Her yönden komşusuna iyilik eder, aksırdığı zaman ona Allah seni bağışlasın der, komşusu için hayırlı gördüğü şeyleri yapmasını ona tavsiye eder, davetinne olumlu cevap verir. komşu evde bulunmadığı zaman, gurbette olduğu zaman veya ölümünden sonra onun ailesini ve çocuklarını kontrol eder. Komşu öldüğünde onun cenaze merasimine katılır, onun için dua eder ve onun hayırlı işlerde onun elini tutar (ona yardım eder). Allah için kardeşilik bölümünde geçen edeplerin tamamını yerine getirir.

On üçüncü edep : Komşuya öğüt vermek. Ona iyiliği emretmek ve kötülükten nehy etmek:

Bazen komşu, komşusunun bir kötülük yaptığını görür, veya onun hayırlı işlerden birisini terkettiğini veya benzeri şeyleri görür. Bu durumda komşusuna öğüt vermesi, ona iyilik yapmasını veya kötülük yapmaktan onu alıkoyması gerekir. Komşunun bu konularla ilgili hakkı, diğer kimselerin hakkından daha önemlidir. İnsanların çoğu komşusunun bir günah işlediğini veya islama göre yasak olan bir işi yaptığını gördüğü halde onu bu kötülükten alıkoymaz ve ona iyilik yapmasını emretmez. Bu komşuya yapılan bir ihanettir ve onun hakkını ihmal etmektir.

Bunlar, komşuluk haklarıyla ilgili Yüce Allah’ın tesbitini bana kolay-laştırdığı bilgilerdir. Bunlarır sayısı on üç edeptir. Âlemlerin rabbi Allah’a hamd olsun.[14]

 

[1]Nisâ suresi, 4/ 36.

[2]Sahîhu’l-Buhârî, (No: 6015); Sahîhu Müslim, (No: 2625), Bu hadis (Abdullah) b. Ömer’den rivâyet edilmiştir. Ayrıca Buhârî ve Müslim bu hadisi, Hz. ‘Âişe’den de rivâyet etmişler.

[3] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1:168; İbnu Hibbân, İhsân, (No: 4021), Ebû Nu’aym, el-Hilyetu, 8:288; el-Beyhakî, Şu’abu’l-îmân, (No: 9556, 9557) Bu hadis, Sa’d’dan rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 887).

[4]Sahîhu Müslim, (No: 45), Bu hadis, Enes (b. Mâlik) ten rivayet edilmiştir.

[5] Sahîhu’l-Buharî, Rikak, 23; Nikah, 80; Sahîhu Müslim, İman, 74, 75. Bu hadis Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir.

[6]Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75. Bu hadis Ebu Şureyh ve Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir. El-Elbânî, Sahîhu Edebi’l-müfred, 75/102.

[7] – et-Taberânî, Mu’cemu’l-kebîr, 12:154 (No: 12741); el-Hâkim, el-Müstedrek, 4: 167, el-Hâkim bu hadisin “sahîh” olduğunu belirtmiştir. Ez-Zehebî de bu görüşüne katılmıştır. El-Buhârî, el-Edebu’l-müfred, s. 20 (No: 82); el-Beyhakî, es-Sünenu’l-kübrâ, 10:3; el-Hindî, Kenzu’l-Ummal; Hadis No: 24904. Bu hadisi İbnu Abbâs’dan rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, es-Silsiletu’s-sahîha, No: 148).

[8]el-Mecma’, 8: 165 te şöyle demiştir. Bu hadisi et-Taberânî, Mu’cemu’l-evset’ta rivâyet etmiştir. Bunun senedinde el-A’meş’in komutanı ‘Ubeydullah b. Sa’îd vardır. İbnu Hibbân onun “sika” olduğunu belirtmiştir. Diğer hadis tenkidçileri onun “zayıf” olduğunu belirt-mişler. Senedindeki diğer râviler “sikadır”. El-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 676).

[9] – Sahîhu’l-Buhârî, Hibe 1, Edeb 30 (No: 2566, 6017); Sahîhu Müslim, Zekât 90 (No: 1030); Ayrıca bk. Tirmizî, es-Sünen, Velâ 6. Bu hadis Ebû Hüreyre’den rivayet edilmiştir.

[10] – İbnu Mâce, es-Sünen, (No: 2493) ve diğerleri. Bu hadis, İbnu ‘Abbâs’tan rivayet edilmiştir. El-Elbânî, Sahîhu İbni Mâce, (No: 2022).

[11]Sahîhu’l-Buhârî, (No: 2463); Sahîhu Müslim, (No: 1609), Bu hadis Ebû Hüreyre’den rivayet edilmiştir.

[12]Sahîhu’l-Buhârî, (No: 6001); Sahîhu Müslim, (No: 86), Bu hadis, İbnu Mes’ûd’dan rivayet edilmiştir.

[13]Sahîhu’l-Buhârî, (No: 6016). Bu hadis, Ebu Şüreyh ve Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir.

[14] – Fazla bilgi için bakınız: Buhârî, el-Edebu’l-müfred, s.18 ve devamı; İbnu Hacer, Fethu’l-bârî şerhu Sahîhu’l-Buhârî, 10:445 ve devamı; İbnu Hibbân, el-İhsân bi tertibi Sahîhi İbn Hibbân, 1:364 ve devamı; el-Beyhakî, el-Âdâb, s. 34 ve devamı; İbnu Müflih, el-Âdâbu’ş-şer’iyye, 2:14 ve devamı; İbnu’l-Esîr, Câmi’u’l-usûl, 6:636 ve devamı, ez-Zehebî, Hakku’l-câr; Nevevî, Riyâzu’s-sâlihîn, s. 156 ve devamı ve diğer kaynak eserler.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.