Şakalaşma Edepleri

ŞAKALAŞMA (MİZAH) EDEPLERİ

İnsan bazen ibadet ve hayat masrafları ve işleri ile uğraşmak için gevşeklik hisseder ve böyle zamanlarda refahı arzu ederek helal olan oyunlarla zaman geçirmek ister. Müslüman bu zamanlarda ev halkıyla veya arkadaşlarıyla şakalaşabilir. Bu (İslâma göre) mubahtır. Peygamberimiz de bu şakaları yapıyordu.  Fakat Müslümanın bu şakalaşmalarında bazı kurallara uyması gerekir. Bu kuralların bazıları şunlardır:

Birinci Edep/Kural:  İyi bir niyet.

İnsan sıkıntı, bıkkınlığı sona erdirmek ve mübâh olan şeylerle nefsini rahatlatmak için şaka yapmak niyetinde olmalıdır ki böylece yeniden bir huzur elde edebilsin. Çünkü bu şakalaşmada dünya ve ahiret faydaları olmalıdır. Örneğin ibadetle meşgul olmak ve dünya işlerinden mutlaka yapılması gereken işlerle yönelmeli ve peygambere (s.a.s.) uymalıdır. Çünkü ameller, niyetlere göre değerlendirilir. Öyle ise Müslümanın her sözde ve fiili harekette iyi niyet sahibi olması gereklidir.

İkinci Edep/ Kural : Şakalaşmada Aşırıya Kaçmamalıdır.

Bazı insanlar şakalaşmakta makbul olan sınırı aşmaktadır. Bu şakalaşma da iyi niyet aranmaz. Ve genellikle bu şakalaşma ile insanların gözünden döşer/ itibarını kaybeder. Böylece insanlar ondan korkmazlar. Bilakis insanların aptalları bile ona karşı pervasızca davranırlar ve onunla rekabet ederler. Çünkü o kendi itibarını düşürmüştür ve kendi saygınlığını ve ağırbaşlılığını korumamıştır. Kimin şakalaşması çok fazla olursa, onun mürüvveti azalır ve saygınlığını kaybeder.

Üçüncü Edep/ Kural: Şaka Kaldıramayanlarla Şakalaşmamak Gerekir:

İnsan bazen şakayı sevmeyenlerle şakalaşır. Veya her türlü söz ve eylemi ciddiye alırlar veya bazı kişilerin şakalarını sevmiyorlar veya benzeri durumlar. Böyle bir durum ise iyi bir netice vermez. Bazen şaka eden kimse, şakalaşmayı kaldıramayan-lardan hoşlanmadığı şeyleri görebilir. Öyle ise kişinin ancak şakalaşmayı kaldıran kimselerle şakalaşması gerekir.

 

 

Dördüncü Edep/ Kural : Ciddî Konularda Şakalaşmamak Gerekir:

Bunun sebebi şudur: çünkü bazı yerlerde şakalaşmak uygun değildir. Bunlar; padişahın meclisinde, ilim meclisinde, hâkimin karşısında, şahitlik yaparken, boşanma vb. gibi yerlerde şakalaşmak uygun değildir. Bu gibi durumlarda şakalaşmak insanın itibarını düşürebilir. Hatta bazen hoşlanmadığı şeylerle karşılaşabilir.

Beşinci edep/ Kural: Şakalaşma esnasında Allah’ın Haram Kıldığı Şeylerden Sakınmak Gerekir:

Çünkü Allah’ın haram kıldığıyla şeylerde şakalaşmak ve eğlenmek caiz değildir. Bunlardan bazıları şunlaardır:

  1. Şakalaşma Yoluyla Müslümanı Korkutmak:

Bazı insanlar yanındakiyle şakalaşırken onu korkutacak işler yapar. Mesela yüzüne korkunç bir maske takmak veya karanlıkta ansızın bağırmak, onun bir eşyasını çalmak v.s. bu gibi şakalar caiz değildir. Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur:  Hiç biriniz arkadaşının eşyasını ister şaka, ister ciddi olarak almasın.[1]  Saha-belerden bazıları bir gün uyurken içlerinden bir tanesi geldi ve onun ipini alarak sakladı. Böylece ipin sahibi korktu.  Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: Hiç kimseye Müslüman bir kardeşini korkutmak helal değildir.[2] Öyle ise Müslü-manın. Müslümanı korkutması ister şaka ister ciddi olsun hiçbir şekilde caiz değildir.

  1. Şakada Yalan Söylememek Gerekir:

Çoğu insan şakasında aldırış etmez ve şaka yapmak adı altında aşırı yalan söyler. Halbu ki yalan söylemek hiçbir şekilde caiz değildir. Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur:  “ Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine ben kefilim. Şakadan olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine ben kefilim. İyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine ben kefilim.”[3]

Bundan dolayıdır ki Peygamberimiz (s.a.s.), şaka yaparken de ciddî konuşurken de hep doğruyu söylerdi. Ve peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyururdu: “Ben şakalaşıyorum, ama ben sadece hakkı ve doğruyu söylüyorum.”[4] Bundan dolayı şakalaşırken yalan söylemek hiçbir şekilde caiz değildir. Birçok insan, insanları güldürmek istediğinden şaka yoluyla sözlerine yalanı karıştırır. Özellikle de nükteli sözleri v.s. kullanmak suretiyle sözlerine yalanı karıştırır. Bu asla caiz değildir.  Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “ İnsanları güldürmek için yalan söyleyen kişiye yazıklar olsunyazıklar olsunyazıklar olsun.[5]  Bunlar şaka değil, yalandır. Ayrıca böyle yaparken, bazı insanların kusur ve eksiklerini ortaya çıkaracaktır.

  1. İnsanlardan Belli Bir Gurubu Kötülememek Gerekir:

Mesela bir kimse şakalaşırken insanlardan belli bir gruba, belli bir şehir halkına veya belli bir zanaat grubunu kötüler. Fakat bununla sadece şakalaşmayı ve insanları güldürmeyi kasteder. Böyle yapmak kesinlikle haramdır.

  1. Masum Kadınlara Zina İftirasında Bulunmamak ve Diğer İnsanlara da İftira Etmemek Gerekir:

Bu da insanlar arasında bulunan bir şaka şeklidir. Bazı insanlar birilerine gelerek şaka yoluyla arkadaşına söver veya ona zina iftirasını atar veya onu ahlaksızlıkla itham eder. Mesela arkadaşına: “Ey fahişe kadının oğlu ve benzeri şeyleri söyler. Maalesef böyle ithamlar, serseri ve ayaktakımı insanlar içerisinde yaygındır. Bu da caiz değildir. Bilakis bu iftira, iffetli bir kadına zina iftirasında bulunan kimseye uygulanan hadd cezasını bile gerektirebilir. Şaka da olsa cezaî müeyyide uygulanır. Allah’ın yasakladığı bu tür davranışlardan ve benzerlerinden uzak durmak gerekir.

Altıncı Edep/ Kural : Elle veya Kötü Sözlerle Şaka Yapmamak Gerekir:

İnsanların çoğu böyle şakaları sevmez. Bu şakalar bazen dostlar arasında sıkıntılara sebep olur. Bazen böyle şakalar, arkadaşların arasında kavga ve öldürmeyle de sonuçlanabilir. Bundan ötürü meydana gelen birçok olayları işittik. Elle şakalaşma, ancak buna alışanlara veya bunu kaldırabilenlere yapılabilir. “Mesela peygamberimizin ashabı bazen karpuz yedikten sonra kabuklarını birbirlerine fırlatarak şakalaşı-yorlardı.”[6] Ancak kötü sözlerle şakalaşmak hiçbir şekilde caiz değildir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “ Kullarıma söyle: En güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Şüphesiz şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” [7] Şüphesiz ki mümin hiçbir zaman çok çirkin ve edep dışı sözleri söylemez.

Yedinci Edep/ Kural: Çok Gülmekten Kaçınmak Gerekir:

İnsanların çoğu şakalaşırken aşırı kahkaha atarak güler. Bu sünnete aykırıdır. Peygamberimiz (s.a.s.) çok gülme hususunda insanları uyarmış ve şöyle buyurmuştur: “ Çok gülmeyiniz! Çünkü çok gülmek  kalbi öldürür.[8] Aynı şekilde: “ Peygamberimiz (s.a.s.) sadece tebessüm ederdi, kahkaha ile gülmezdi.”[9]

Çok gülmek kalbi katılaştırır ve onu öldürür. Şiddetli kahkaha’ya gelince o da aynı şekilde kalbi katılaştırır ve insandaki saygınlık ve ağırbaşlılığı yok eder.

Sekizinci Edep? Kural: En Çok Şakalaşma,  İhtiyaç Diyan Kimselerle Olmalıdır:  

Örneğin kadınlarla, çocuklarla ve benzeri kişilerle şakalaşmak. Aşağıda belirtileceği gibi Peygamberimizin (s.a.s.) durumu da böyle idi:

Hz. Peygamberin (s.a.s.)  şakalaşma şekilleri:

  • Enes b. Malik’ten rivâyet edildiğine göre peygamberimiz (s.a.s.) bana: “ Ey iki kulak sahibi” diyerek şakalaşırdı.[10]
  • Enes b. Malik’ten (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “Peygamberimiz bizimle beraber olduğunda küçük kardeşime şöyle derdi “Ey Ebu ‘Umeyr! Nuğeyr ne yapıyor?[11] Nuğeyr bu çocuğa ait olan küçük bir kuştu ve onun öldüğünü hatırlatmak için peygam-berimiz (s.a.s.) onun üzerinden bu çocukla şakalaşıyordu.
  • Enes b. Malik’ten rivayet edildiğine göre bir gün bir adam peygamberimizi (s.a.s.) geldi ve : “Beni bindir! dedi. Peygamberimiz (s.a.s.) ona şöyle dedi: “ Ben seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim.” Adam: “Ben dişi devesinin yavrusuna ne yaparım!” dedi. O şöyle buyurdu: “ Acaba develeri dişi devlerden başka bir mahluk doğurur mu!?[12]
  • Enes b. Mâlik’ten rivâyet edildiğine göre peygamberimiz (s.a.s.) bir gün ashabından bir adamın yanına geldi ve o görmediği halde peygamberimiz onu arkadan kucakladı. Adam dediki: “Beni bırak, sen kimsin?” Arkasına bakınca ona sarılanın peygamberimiz olduğunu anladı, sırtını peygamberimize (s.a.s.) daha çok yaklaştırmak istedi. Bunu üzerine Resulullah dedi ki: “ Bu köleyi kim satın alır?” adam şöyle dedi: “Beni kimse almıyor, benim değerim yoktur, sende beni almazsın!” Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: “ Hayır, sen Allah katında değerlisin.” Veya “ Sen Allah katında pahalısın.” [13]

Bunlar Yüce Allah’ın şakalaşma ile ilgili tespit etmeyi bize müyesser kıldığı edeplerdir. Bunların sayısı sekiz kuraldır. ‘Âlemlerin rabbi Allah’a hamd olsun.[14]

 

 

 

[1] Ebu Dâvud, Sünen, No: 5003; Tirmizî, Sünen, No: 6121. Bu hadis, Abdullah b. es-Sâib b. Zeyd’den o da babasından, o da dedesinden rivayet etmiştir;  el-Elbânî, Sahîh Ebu Dâvud, No: 4183.

[2][2]  Ebu Dâvud, Sünen, No: 5004. Bu hadis, Peygamberimizin ashabından rivayet edilmiştir. El-Elbânî,  Sahih Ebu Dâvud, No: 4184.

[3] Ebu Dâvud, Sünen, No: 4800; Bu hadis, Ebû Ümâme’den rivayet etmiştir;  el-Elbânî, Sahîh Ebu Dâvud, No: 4015.

[4] Taberânî, el-Mu’cemü’l- Kebir, 12: 13443; Bu hadis,  İbn Ömer’den rivâyet edilmiştir. El-Elbânî,  Sahihu’l-câmi’, No: 2494.

[5] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5:5;  Ebu Dâvud, Sünen, No: 4990; Tirmizî, Sünen, No:2315.Tirmizî bu hadisin “Hasen” olduğunu belirtmiştir. Diğer muhaddisler de bu hadisi rivayet etmişlerdir. Bu hadis, mu’âviye b. Hayde’den riv3ayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmi’, No: 7136.

[6] – Buhârî, el-Edebu’l-müfred, 41. Bu hadis, Bekr b. Abdullah’tan rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, es-Silsiletu’s-sahîha, No: 436.

[7] – İsrâ suresi, 17:53.

[8] – İbn Mâce, Sünen, No: 4193; Bu hadis Ebû Ümâme’den rivayet edilmiştir;  el-Elbânî, Sahîhu Ebî Dâvud, No: 4015.

[9] Tirmizî, Sünen, No:3642. Bu hadis, Abdullah b. Hâris’ten rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’t-Tirmizî, No:2881.

[10] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3: 117, 127, 242, 260;  Ebu Davud, Sünen, No: (5002), Tirmizî, Sünen,  No: 1992. Tirmizî bu hadisin “Hasen” olduğunu belirtmiştir. Bu hadis, Enes’ten rivâyet edilmiştir; el-Elbânî,  Sahîhu’l- câmi’, No: 7909.

[11] – Buhârî, Sahîh, No: 6129. Bu hadis Enes’ten rivayet edilmiştir.

[12] – Ebu Davud, Sünen, No: (4998); Tirmizî, Sünen, No:(1991) . Bu hadisi Enes rivayet etmiştir; el-Elbânî,  Sahihu Ebî Davud, No: (4180)

[13] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3:161; Tirmizî, eş-Şemâil, 229; el-Beğavî, Şerhu’s-Sünne, No:3604. Bu hadisi Enes rivayet etmiştir; el-Arnavut bu hadisin senedinin “Sahih” olduğunu belirtmiştir; İbn Hacer , el-İsâbe’de bu hadisin “Sahîh” olduğunu belirtmiştir.

[14] – Daha fazla bilgi için bkz: Ebu Dâvud,   Sünen, 5:270 ve devamı; Buhârî, el-Edebu’l-müfred, s. 41-42; et-Tirmizî, eş-Şemâilu’l-Muhammediyye,  198 ve devamı, ve diğer kaynaklar.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.