Prof. Dr. Raşid KÜÇÜK HOCAMIZ

BU ÂLEMDEN BİR RAŞİT HOCA GEÇTİ
Raşit KÜÇÜK hocayı da darı bekaya uğurladık. Kendisine Allah’tan rahmet dilerim. Mekanı cennet olsun. Yakınlarına, talebelerine, sevenlerine, âlem-i İslam’a sabrı cemil niyaz ederim. Uzun süredir Raşit hocanın ardından onun ile ilgili bir şeyler yazmayı istiyordum. Ama zihnimdekileri satırlara dökecek gücü kendimde bir türlü bulamadım. İnsanın bazı şeyleri kabul edebilmesi öyle kolay olmuyor demek ki. Bunların en başında ayrılık gelir sanırım. Onun için Yahya Kemal şöyle diyor:
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.
Raşit hoca ile ilgili her kesimden birçok kimse onunla ilgili duygularını dile getirdi, bilmediğim çok şey de öğrendim bu yazılardan. Esasen gerekli açıklamalar yapıldı diyerek bir ara vaz geçtim. Onun benim üzerimdeki etkisini ve meselelere bakıştaki farklı yapısını dile getirmem gerektiğine düşündüm sonradan. Bu vesileyle Raşit Küçük hoca hakkında ben de duygularımı dile getirmek istiyorum.
Raşit Küçük Hoca’yı fakülte 1.sınıfında tanıdım. Diğer hocalara göre biraz farklı bir yapısı, bakış açısı, insanı kendine çeken bir muhabbet iklimi vardı. Bu yüzden onun etkisini hissedememek zordu. Derste meseleleri ele alıştaki farklılığı, geniş ufku, ilişkilerinde hoca talebe farklılığını neredeyse yok sayışı, akademik kibri olmaması, her durumda yardımsever tavrı ona apayrı bir muhabbet beslememe vesile oldu. Daha sonra değerli kardeşim Müjdat Uluçam’ın davetiyle oluşturulan kitap okuma grubu vasıtasıyla daha yakından tanıma imkanı buldum, periyodik olarak bir araya gelerek değişik eserler okuduk ve müzakere ettik. Bizleri evinde ağırladı, ikramlarda bulundu. Her darda kaldığımızda yardımlarda bulundu. Bu vesileyle onunla olan irtibatımı devam ettirdim. Fırsat buldukça ziyaret ettim, tavsiyelerine kulak verdim, her ziyaret ettiğimde onu ziyaret eden değişik kesimden aydınlar, âlimler, şairler, yazarlar, müftüler, imamlar, sanatçılar, siyasetçiler, iş adamları, değişik alanlardaki üniversite öğrencileri ile tanışma, onlarla sohbet etme imkanı buldum, meselelere daha geniş pencereden bakabilme yolunda mesafeler kat ettim. Ülkemizin yüz yüze olduğu sorunların mutfağındaki tartışmalara, görüntülerin arka planları hakkında az da olsa bilgi sahibi olmaya çalıştım. Siyasetin dar koridorunun yol açtığı sıkıntılar hakkında kısmen bilgi sahibi oldum. Raşit Hocamız meseleleri gündeme getiren, çıkış yolu arayan herkese teenni ile hareket etmeyi tavsiye eder, elinden geldiğince yardım etmeye çalışırdı. Raşit Hocanın beni en çok etkileyen yönü onca işi arasında zaman zaman dile getirdiğim sitemlerimi tebessümle karşılaması dahası bunlara değer vermesiydi. Bu noktada kendisinin yaptığı girişimler hakkında bilgi vermesi apayrı gıpta edilecek bir durumdu. Bir ara İlahiyat Fakültelerinde felsefe derslerinin azaltılması, ya da kaldırılması konusunda bir tartışma vardı. Tam o sıralarda kendisini ziyaret etmiştim. Gelen misafirlerle de aynı konu müzakere ediliyordu. Ben de tartışmalar hakkında karşılaştıklarım hakkında bilgi sundum. İlahiyat fakültelerinde felsefe dersleri hakkındaki bu tartışmanın esasen televizyonlardaki tartışmalardan kaynaklandığını söyledi. Bu konunun müzakere edildiği bir toplantıda felsefe eğitimi almış kimselerin mantıklı ve tutarlı konuştuklarını ilgililere dile getirdiğini belirtmişti. Esas meselenin bu eğitimi almamış, uluorta her aklına geleni söyleyen kimselerden kaynaklandığını dile getirdi. Ayrıca Rasit Hocamız İslam medeniyetinin yükseliş dönemlerinde İsagoci şerhlerinin arttığını, mantık ilmine özel bir ilgi olduğu bilgisini de her seferinde dile getirirdi. Bu anlamda o kanaatini her ortamda apaçık olarak ortaya koyardı. Raşit Hoca yaptığı teşviklerle insana çalışma azmi kazandırırdı. Bunu her ziyaret ettiğimde hissettim. Son olarak sanırım Haziran ayında kendisini ziyaret ettim. Uzun süredir hastaydı ve tedavi görüyordu. Gazzalî’nin el-Munkız mine’d-Dalâl adlı eseriyle ilgili bir çalışma yapmıştım, Hakikat Arayışı adıyla Büyüyenay Yayınları tarafından yayınlanmıştı. Yayınlandığında İSAM’a gittim. Bir tane de hocamıza ulaştırmak üzere sekreterine bırakayım dedim. Gittiğimde hoca da ordaydı. Hastalığı dolaysıyla kimseyle görüştürmüyorlardı. Kitabı ona ilettiklerinde beni çağırdı. İçeri girerken görevli arkadaş hocanın hasta olduğunu10 dakikadan fazla kalmamam gerektiğini belirtti. Tamam deyip içeri girdim. Hal hatırını sordum, tevekülle iyiyim, dedi. Çalışmamı inceledi, tebrik etti. Ona kelam, felsefe ve tasavvufun İslam düşüncesinin kurucu üç temel disiplini olduğunu ama bu üç disiplinin sanki birbirlerine rakip disiplinler olarak var olmaya çalıştıklarını, bunun da bütüncül bir hakikat anlayışının ortaya çıkışını zorlaştırdığını aktardım. Çağdaş dünyada İslam’in evrensel mesajına zarar verdiğini ve gençlerin İslam hakikatini kavramada zorluklar yaşadığını dile getiridm. Beni tasdik eder açıklamalarda bulundu. Ortamda bulunan bazı kimseler buna pek sıcak bakmayan bir tavır içinde olunca, hoca beni teşvik etti, bu konuyu geliştir, yeni çalışmalarla daha detayladır dedi. Ben de imkânı olursa eleştiri ve önerilerini talep ettim. Olumlu bir yaklaşım gösterdi ve teşvik etti. 10 dakika olan görüşmemiz 1 saati aşmıştı. Hacamıza daha fazla sıkıntı vermemek, rahatsız etmemek için izin isteyip ayrıldım. Son görüşmemiz bu şekilde oldu. Bu görüşmede de o hasta haliyle özgüven aşılayan bir yapısı vardı. Raşit Hoca ile ilgili yazacak çok şey daha var. Ama benim takatim ancak bu kadar. Artık çekinmeden içeri girip hislerimizi, fikirlerimiz, kırgınlıklarımız, sitemlerimizi aktarabileceğimiz, öneri, teklif, tavisye ve öğütlerini dinleyebileceğimiz kimse kalmadı gibi… Bir taraftan Üstadımız Sezai Karakoç, diğer yandan camiamızda eleştirel ve akademik bakış açısının yerleşmesini sağlayan Ali Özek hoca ve nihayet muhabbet ikliminin önderi Raşit KÜÇÜK hocamız:
Güvendiğimiz dağlar tuz buz oldu
Kalmadı sanki sığınacağımız hiçbir şey
Âlem bile hüzne boğuldu
Herkes paşa, ağa, sultan, başkan, bey
Kime anlatam derdimi, ey!
Bu kalitede çok az insanımız vardır. Bu vesiyleyle tekrar Cenab-ı Hak’tan ufuk açıcı münevverlerimize rahmet dilerim, mekânları cennet olsun. Bıraktıkları ilmi, fikri mirasın geliştirilip daha da yaygınlaştırılmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim. (ALINTI)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.