Osman Topbaş’tan

OSMAN NURİ TOPBAŞ HOCAMIZDAN!
PEYGAMBERİMİZ UYARIYOR! (1)

Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz, sahâbîlerinden Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhumâ-’ya ve onun şahsında kıyamete kadar gelecek bütün ümmetine mühim bir îkazda bulunmuştur. Peki bu ikaz nedir? Peygamberimizi (s.a.v) bizden nasıl davranmamızı istiyor? Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz, çok sevdiği sahâbîlerinden Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhumâ-’ya ve onun şahsında kıyamete kadar gelecek bütün ümmetine mühim bir îkazda bulunmuştur: “Ey İbn-i Ömer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o, senin hem etin, hem kanındır. Dînini kimden öğrendiğine çok dikkat et! Dînî ilimleri ve hükümleri, istikâmet ehli âlimlerden al, istikâmetten sapanlardan alma!” (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye fî İlmi’r-Rivâye, s. 121)
ÖNEMLİ BİR İKAZ!
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur: “Ey oğul! Eğer câhil, ikiyüzlü, münâfık, hevâ ve heveslerinin peşinde giden bir şeyh (müteşeyyih)[4] ile arkadaş olur, onun sohbetinde bulunursan; o senin nefsinin azmasına yardımcı olur. Bu tip şeyhlerin sohbeti, senin aleyhine olur. Hakîkî şeyhler, dünya ve dünyalık için sohbet etmezler. Bilâkis âhiret için, mü’mini Allâh’a götürmek için sohbet ederler.”[5] İnsan, içinde bulunduğu çevreden tesir alan bir yapıya sahiptir. Kalp, ülfet ve ünsiyet ettiği kimselerin zamanla mizaç ve karakterine, rengine ve âhengine bürünür. İmâm Gazâlî Hazretleri’nin buyurduğu gibi; fâsıklar ve gâfillerle zâhirî beraberlik, zamanla zihnî beraberliğe, zihnî beraberlik de bir müddet sonra kalbî beraberliğe dönüşür. Bu ise, insanın adım adım helâke sürüklenmesi demektir. Nitekim Nûh –aleyhisselâm-’ın ikinci karısı ve Lût –aleyhisselâm-’ın karısı bu sebeple Cehennem’e dûçâr olmuşlardır. Dolayısıyla mü’min, bilhassa ebedî hayatını ilgilendiren hususlarda kimlerin tesir dairesi içinde bulunduğuna son derece dikkat etmelidir. Dostlarının, Kur’ân ve Sünnet istikâmetinde yaşayan, takvâ ehli, sâlih kimseler olmasına titizlik göstermelidir. Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz, çok sevdiği sahâbîlerinden Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhumâ-’ya ve onun şahsında kıyamete kadar gelecek bütün ümmetine mühim bir îkazda bulunmuştur: “Ey İbn-i Ömer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o, senin hem etin, hem kanındır. Dînini kimden öğrendiğine çok dikkat et! Dînî ilimleri ve hükümleri, istikâmet ehli âlimlerden al, istikâmetten sapanlardan alma!” (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye fî İlmi’r-Rivâye, s. 121) Zira bir kimse zâhiren âlim de olsa, Kur’ân ve Sünnet istikâmetinde, takvâ üzere bir yaşayışı yoksa; bilhassa mânevî hayatın inşâsında, onun vereceği fikirlere, yapacağı telkinlere îtibar etmemek gerekir. Zira nefs ve şeytan, bu gibi şahısları, sûret-i haktan görünerek türlü hile ve tuzaklarla kendi safına çekebilir. Sonra da onları halkı irşâd etmek bir tarafa, âdeta idlâl ve ifsâd etmek için kullanabilir. Dînî bir kisve altında dîne ve dindarlara zarar veren bu tür kimseleri teşhis hususunda en kat’î ölçü, Kitap ve Sünnet’tir.
(Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2018 – Ocak, Sayı: 382, Sayfa: 032

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.