كتابُ العِلم
İLİM BÖLÜMÜ
İLMİN ÜSTÜNLÜĞÜ
Âyetler :
وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا
- 1. “De ki: Ey Rabbim! İlmimi artır.“
Tâhâ sûresi (20), 114
Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’e ilmin dışında herhangi bir şeyi kendisine artırması için dua etmesini emretmemiştir. Çünkü ilim bitip tükenmeyen bir hazinedir. Sadece sahibine değil başka insanlara ve hatta bütün canlılara da fayda verir. Hak ile bâtılı ayırmanın en önemli vasıtası ilimdir. İlmin artması insana bir yük değil, tam aksine onu yücelten bir fazilettir. İnsanın ilmi ve bilgisi arttıkça tevâzuu da artar; kişi birtakım kuruntulardan kurtulur; gerçeği anlar ve iyi bir insan olmaya elinden geldiğince özen gösterir. İlmin zıddı olan cehâlet, bilgisizlik ise şiddetle kınanır.
قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
- “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
Zümer sûresi (39), 9
يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ
- “Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.” Mücâdele sûresi (58), 11
إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء
- “Allah’tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar.”
Fâtır sûresi (35), 28
Hadisler :
1379- وعَنْ مُعاوِيةَ ، رضي اللَّه عنْهُ ، قال: قَال رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: « مَنْ يُرِد اللَّه بِهِ خيْراً يُفَقِّهْهُ في الدِّينِ » متفقٌ عليه.
- Muâviye radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, hakkında hayır dilediği kimseye din hususunda büyük bir anlayış verir.”
Buhârî, İlim 10, Humus 7, İ’tisâm 10; Müslim, İmâre 175, Zekât 98, 100. Ayrıca bk. Tirmizî, İlim 4; İbni Mâce, Mukaddime 17
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- Allah, kulları hakkında sadece hayrı ister ve onların bu yöndeki gayretlerine yardım eder.
- İlim, hayrın en önemli ve en faziletlisidir.
- İlim, bütün hayırları içinde toplar ve Cenâb-ı Hak ilim ehlinden razı olur.
1380- وعنْ ابنِ مسْعُودٍ ، رضي اللَّه عنْه ، قَال: قَال رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: « لا حَسَد إلاَّ في اثْنَتَيْنِ: رَجُلٌ آتَاهُ اللَّه مَالاً فَسلَّطهُ عَلى هلَكَتِهِ في الحَقِّ ، ورَجُلٌ آتاهُ اللَّه الحِكْمَةَ فهُوَ يَقْضِي بِهَا ، وَيُعَلِّمُهَا » مُتَّفَقٌ عَليهِ. والمرادُ بالحسدِ الْغِبْطَةُ ، وَهُوَ أنْ يتَمنَّى مثْلَهُ .
- Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir: Allah’ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.”
Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, İ’tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 24; İbni Mâce, Zühd 2
Açıklamalar:
Hadisten Öğrendiklerimiz
- Kendilerine bir nimet verilen ve bu nimetin hakkını yerine getiren kimselere gıbta edilir.
- Hak ve hayır yolunda kullanılan maddî zenginlik gıbtaya lâyıktır.
- İlim sahibi olup gereğini hayatına uygulayan ve başkalarına öğreten kimselere de gıbta edilmesi câizdir.
- Her nimetin şükrü, onun kendi cinsinden bir hayır ve fazilete sarfı ile yerine getirilir.
1381- وعَنْ أبي مُوسى ، رضي اللَّه عنْهُ ، قال : قَالَ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَثَلُ مَا بعثَنِي اللَّه بِهِ مِنَ الهُدى والْعِلْمِ كَمَثَل غَيْثٍ أصاب أرْضاً ، فَكَانَتْ مِنْهَا طَائفَةٌ طَيِّبَةٌ قَبِلَتِ المَاءَ فَأَنْبَتَتِ الْكَلأَ ، وَالْعُشْب الْكَثِيرَ ، وَكَانَ مِنْهَا أجَادِبُ أمسَكَتِ المَاءَ ، فَنَفَعَ اللَّه بِهَا النَّاسَ، فَشَرِبُوا مِنْهَا وَسَقَوْا وزَرَعُوا ، وأَصَاب طَائفَةً مِنْهَا أُخْرى إنَّما هِي قِيعانٌ ، لا تمْسِكُ مَاءً ، وتُنْبِتُ كَلأً ، فَذلكَ مثَلُ منْ فَقُهَ في دِينِ اللَّهِ ، وَنَفَعَهُ ما بَعَثَنِي اللَّه بِهِ فَعلِمَ وَعلَّمَ، وَمَثَلُ منْ لَمْ يَرْفَعْ بِذلكَ رأساً ، وَلَمْ يَقْبَلْ هُدَى اللَّهِ الَّذي أُرْسِلْتُ بِهِ » متفقٌ عليه.
- Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidâyet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak ve kaygan arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir. İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile, buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir.”
Buhârî, İlim 20; Müslim, Fezâil 15
Hadisten Öğrendiklerimiz
- Hidayet ve ilim, Cenâb-ı Hakk’ın peygamberler vasıtasıyla insanlara ulaştırdığı en büyük iki nimettir.
- İnsanlar da tıpkı topraklar gibi çeşit çeşittir. Her insanın kabiliyet ve kapasitesi farklıdır.
- Ölü toprağı dirilten ve ona âdeta yeniden can veren yağmur gibi, hidayet ve ilim de insanların aklını, gönlünü ve ruhunu canlandırır, aydınlatır.
- İlmi öğrenmeye niyet etmek, öğrenmek, öğrendiğini yaşamak ve başkalarına da öğretmek dinimizin önemle teşvik ettiği hayırlardandır.
1382- وعَنْ سَهْلِ بن سعدٍ ، رضي اللَّه عنْهُ ، أنَّ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ لِعَليًّ ، رضي اللَّه عنْهُ : « فو اللَّهِ لأنْ يهْدِيَ اللَّه بِكَ رجُلاً واحِداً خَيْرٌ لكَ من حُمْرِ النَّعم » متفقٌ عليهِ.
- Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Ali radıyallahu anh’a şöyle dedi:
“Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk’ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, senin, en kıymetli dünya nimeti olan kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.”
Buhârî, Fezâilü’l-ashâb 9, Meğâzî 38; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 34
Hadisten Öğrendiklerimiz
- İnsanları Allah’ın dinine davet etmek, en faziletli amellerin başında gelir.
- Bir tek kişinin hidayetine vesile olmak, dünya nimetlerinin en kıymetlilerine sahip olmaktan daha hayırlıdır.
- Dine davet ancak ilimle mümkün olur.
1383- وعن عبدِ اللَّه بن عمرو بن العاص ، رضي اللَّه عنْهُما ، أنَّ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «بلِّغُوا عَنِّي ولَوْ آيَةً ، وحَدِّثُوا عنْ بني إسْرَائيل وَلا حَرجَ ، ومنْ كَذَب علَيَّ مُتَعمِّداً فَلْيتبَوَّأْ مَقْعَدهُ من النَّار » رواه البخاري .
- Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Benim tarafımdan (tebliğ edilen Kur’an’dan) bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız. İsrailoğulları(nın ibretli kıssaları)ndan da haber verebilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur. Kim bile bile bana yalan isnad ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın.”
Buhârî, Enbiyâ 50. Ayrıca bk. Tirmizî, İlm 13
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- İslâm’ın tebliği en büyük hayır olup, her müslümanın üzerine gerekli bir görevdir.
- İslâm dinini başkalarına tebliğ etmek ve dinin esaslarını öğretmek maksadıyla ilim öğrenmek farz-ı kifâyedir; bu görevi yerine getirenler bulunmazsa, bütün müslümanlar sorumlu olurlar.
- Geçmiş ümmetlerin ibret alınacak cinsten ve gerçek olan kıssalarını anlatmakta bir sakınca yoktur.
- İlmi yaymak esas olup, gizlemek câiz değildir.
- Allah’ın dini hakkında yalan söylemek ve Resûl-i Ekrem Efendimiz’in ağzından yalan uydurmak en büyük günahlardan biri olup, cezası cehennemdir.
- Hadis naklinde son derece dikkatli olmak, ihmalkâr davranmamak ve hata yapmamak gerekir.
1384- وعنْ أبي هُريرةَ ، رضي اللَّه عَنْهُ ، أنَّ رسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، قالَ : « …. ومَنْ سلَك طرِيقاً يَلْتَمِسُ فِيهِ عِلْماً ، سهَّلَ اللَّه لَهُ بِهِ طَرِيقاً إلى الجَنَّةِ » رواهُ مسلمٌ .
- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.”
Müslim, Zikr 39. Ayrıca bk. Buhârî, İlim 10; Ebû Dâvûd, İlim 1; Tirmizî, Kur’ân 10, İlim 19; İbni Mâce, Mukaddime 17
Hadisten Öğrendiklerimiz
- İlim öğrenmek en faziletli amellerden biridir.
- Cennete girmenin yollarından biri, ilim öğrenmektir; çünkü ilim insana hakkı ve bâtılı birbirinden ayırdedebilme vasfı kazandırır.
1385- وَعَنهُ ، أيضاً ، رضي اللَّه عنْه أنَّ رَسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ : « مَنْ دعا إلى هُدىً كانَ لهُ مِنَ الأجْر مِثلُ أُجورِ منْ تَبِعهُ لا ينْقُصُ ذلكَ من أُجُورِهِم شَيْئاً » رواهُ مسلمٌ.
- Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hidâyete davet eden kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da hiçbir şey azaltmaz.”
Müslim, İlim 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 6; Tirmizî, İlim 15; İbni Mâce, Mukaddime 14
Hadisten Öğrendiklerimiz:
- İnsanları hidayete, yani İslâm’ın yoluna davet etmek en büyük hayırdır.
- Müslümanlara yönelik davet, dinin emirlerini yerine getirme yönündeki teşviklerdir.
- Davetin temeli ve dinin gereğini yerine getirebilme imkânı ilim ve bilgi iledir.
- Hidayetine vesile olunan kimsenin işlediği hayırların sevabından onun doğru yolu bulmasına vesile olana da bir pay verilir. Bu durum kişinin sevap ve ecrinden hiçbir şey eksiltmez.
1386- وعنْهُ قال : قَالَ رسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إذا ماتَ ابْنُ آدَم انْقَطَع عَملُهُ إلاَّ مِنْ ثَلاثٍ : صَدقَةٍ جارية ، أوْ عِلمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ ، أوْ وَلدٍ صالحٍ يدْعُو لَهُ » رواهُ مسلمٌ .
- Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.”
Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8
Hadisi 951 numara ile de okumuştuk.
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- Ölüm dünya hayatının sonu, ebedî olan ahiret hayatının da başlangıcıdır. Ölüm, kişinin dünyadaki amellerini ve sevabını da sona erdirir.
- Bazı ameller vardır ki, sevabı öldükten sonra da devam eder. Bunlar, sadaka-i câriye, faydalanılan ilim ve anne babasına dua eden müslüman evlattır.
- İlmi ve bilgiyi sadece öğrenmek değil, fakat aynı zamanda başkalarına öğretmek ve kendinden sonraki nesillere en iyi yollarla aktarmak gerekir.
1387- وَعنْهُ قَالَ : سمِعْتُ رسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : « الدُّنْيَا ملْعُونَةٌ ، ملْعُونٌ ما فِيهَا، إلاَّ ذِكرَ اللَّه تَعَالى ، وما والاَهُ ، وعَالماً ، أوْ مُتَعلِّماً » رواهُ الترمذيُّ وقال : حديثٌ حسنٌ.
قولهُ « وَمَا وَالاهُ » أي : طاعةُ اللِّه .
- Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah’ı zikretmek ve O’na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen öğrenci bundan müstesnadır.”
Tirmizî, Zühd 14. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 3 .
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- Genel anlamda dünyanın lânetlenmesi câiz değildir. Ancak kişiyi Allah’tan ve O’na kulluktan uzaklaştıran şeyler lânetlenmiştir.
- Dünyaya aşırı düşkünlük ve ona bağlanıp kalmak dinimizde asla hoş karşılanmamıştır.
- Allah’ı zikir ve kişiyi Cenâb-ı Hakk’a yaklaştıran ameller en kıymetli özelliklerdir.
- İlmin üstünlüğü ve âlimlerin fazileti tartışılmayacak kadar önceliklidir.
- İlim insanı Allah’a yaklaştırır ve kişinin değerini yükseltir; onu kınanmaktan ve küçük görülmekten kurtarır.
- İlim öğretmek kadar öğrenmek de önemli ve faziletlidir.
1388- وَعَنْ أنسٍ ، رضي اللَّه عنْهُ قالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ، صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَن خرَج في طَلَبِ العِلمِ ، فهو في سَبيلِ اللَّهِ حتى يرجِعَ » رواهُ الترْمِذيُّ وقال : حديثٌ حَسنٌ .
- Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.”
Tirmizî, İlim 2
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- İlim öğrenmek, Allah yolunda cihadın bir çeşididir. İlim öğrenen kişiye Allah yolunda cihad edenin ecri gibi sevap verilir.
- Allah yolunda cihad eden mücâhide karşı gösterilen sorumluluk, Allah rızası için ilim öğrenen kimseye de aynen gösterilir.
1389- وعَنْ أبي سَعيدٍ الخدْرِيِّ ، رضي اللَّه عَنْهُ ، عَنْ رسُولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « لَنْ يَشبَع مُؤمِنٌ مِنْ خَيْرٍ حتى يكون مُنْتَهَاهُ الجَنَّةَ » . رواهُ الترمذيُّ ، وقَالَ : حديثٌ حسنٌ .
- Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Mü’min, cennete girinceye kadar hiçbir hayıra doymaz.”
Tirmizî, İlim 19
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- Kişiyi Allah’a daha çok yaklaştıran her davranış, hayır ve iyiliktir.
- Hayrın ve iyiliğin en üstünü ilim öğrenmek ve öğretmektir.
- Sağlam iman ve makbul ameller ilimle bilinir ve hayata uygulanır.
1390- وعَنْ أبي أُمَامة ، رضي اللَّه عنْهُ ، أنَّ رَسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « فضْلُ الْعالِم على الْعابِدِ كَفَضْلي على أَدْنَاكُمْ » ثُمَّ قال : رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إنَّ اللَّه وملائِكَتَهُ وأَهْلَ السَّمواتِ والأرضِ حتَّى النَّمْلَةَ في جُحْرِهَا وحتى الحُوتَ لَيُصَلُّونَ عَلى مُعلِّمِي النَّاسِ الخَيْرْ» رواهُ الترمذي وقالَ : حَديثٌ حَسنٌ .
- Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âlimin âbide üstünlüğü, benim sizin en aşağı derecede olanınıza üstünlüğüm gibidir.” Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki Allah, melekleri, gök ve yer ehli, hatta yuvasındaki karınca ve balıklar bile insanlara hayrı öğretenlere dua ederler.”
Tirmizî, İlim 19
Sonraki hadis ile birlikte açıklanacaktır.
1391- وَعَنْ أبي الدَّرْداءِ ، رضي اللَّه عَنْهُ ، قَال : سمِعْتُ رَسُول اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، يقولُ: « منْ سلك طَريقاً يَبْتَغِي فِيهِ علْماً سهَّل اللَّه لَه طَريقاً إلى الجنةِ ، وَإنَّ الملائِكَةَ لَتَضَعُ أجْنِحَتَهَا لِطالب الْعِلْمِ رِضاً بِما يَصْنَعُ ، وَإنَّ الْعالِم لَيَسْتَغْفِرُ لَهُ منْ في السَّمَواتِ ومنْ في الأرْضِ حتَّى الحِيتانُ في الماءِ ، وفَضْلُ الْعَالِم على الْعابِدِ كَفَضْلِ الْقَمر عَلى سائر الْكَوَاكِبِ، وإنَّ الْعُلَماءَ وَرَثَةُ الأنْبِياءِ وإنَّ الأنْبِياءَ لَمْ يُورِّثُوا دِينَاراً وَلا دِرْهَماً وإنَّما ورَّثُوا الْعِلْمَ ، فَمنْ أَخَذَهُ أَخَذَ بِحظٍّ وَافِرٍ » . رواهُ أبو داود والترمذيُّ
- Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:
“Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Muhakkak melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile âlim kişiye Allah’tan mağfiret dilerler. Âlimin âbide karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler altın ve gümüşü miras bırakmazlar; sadece ilmi miras bırakırlar. O mirası alan kimse, bol nasip ve kısmet almış olur.”
Ebû Dâvûd, İlim 1; Tirmizî, İlim 19. Ayrıca bk. Buhârî, İlim 10; İbni Mâce, Mukaddime 17.
Hadislerden Öğrendiklerimiz :
- Âlim de âbid de Allah katında faziletlidir.
- Âlim kimse âbid olandan daha faziletlidir. Çünkü ilim öğrenmek farz, farz ibadetleri yerine getirdikten sonra daha çok ibadet yapmak nafiledir.
- Âlimin ilminin faydası bütün insanları, hatta bütün canlıları kapsayıcı bir özellik taşır; âbidin ibadetinin faydası ise kendisiyle sınırlıdır.
- İbâdetlerin ve kulluğun sıhhati de ilme bağlı olduğu için, önce ilim sonra amel gelir. Çünkü bilmeyen herhangi bir işi de hakkıyla yerine getiremez.
- Âlime ve ilim öğrenen talebeye, Allah, melekler, insanlar ve diğer canlıların her biri kendi lisanları ile dua ederler.
- En büyük ve en üstün zenginlik ilim zenginliğidir. Çünkü ilim zenginliği insana hürmet ve saygı kazandırır. Mal mülk zenginliği ise çok kere düşman kazandırır.
- İlmin üstünlüğü, bildiği ile amel etmekle, ahlâk ve edepte Resûl-i Ekrem’e uymakla ölçülür.
- Âlimler peygamberlerin vârisleri olduğu için onlara saygısızlık, fâsık ve sapıkların yoludur.
1392- وعنِ ابن مسْعُودٍ ، رضي اللَّه عنْهُ ، قال : سمِعْتُ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : «نَضَّرَ اللَّه امْرءاً سمِع مِنا شَيْئاً ، فبَلَّغَهُ كما سَمعَهُ فَرُبَّ مُبَلَّغٍ أوْعى مِنْ سَامِع » . رواهُ الترمذيُّ وقال : حديثٌ حَسنٌ صَحيحٌ .
- İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve korur.”
Tirmizî, İlim 7. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İlim 10; İbni Mâce, Mukaddime 18; Menâsik 76
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- Peygamber Efendimiz, kendisinin hadislerini işitip güzelce hıfzeden ve koruyan, işittiği gibi başkalarına nakledenleri övmüş ve onlara hayır dua etmiştir.
- İlmi nakletmek bir emanettir; emaneti hakkıyla yerine getirmek gerekir.
- İlmi gizlemek ve kendisinden başkasına öğretip aktarmamak câiz değildir.
- Kendisine ilim tebliğ edilen bir kişi, onu kendisine ulaştıran kişiden daha iyi anlayıp değerlendirebilir.
- İlmi hıfzedip korumak, ezberlemek, yazmak ve hayata uygulamak şeklinde olur.
1393- وعن أبي هُريرةَ ، رضي اللَّه عنْهُ ، قال : قال رسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « منْ سُئِل عنْ عِلمٍ فَكَتَمَهُ ، أُلجِم يَومَ القِيامةِ بِلِجامٍ مِنْ نَارٍ » . رواهُ أبو داود والترمذي ، وقال : حديثٌ حسنٌ .
- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimseye bildiği bir konu sorulduğunda cevap vermezse, kıyamet gününde ağzına ateşten bir gem vurulur.”
Tirmizî, İlim 3. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İlim 9; İbni Mâce, Mukaddime 24
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- İlim ehli olan kimsenin bilgisini gizlemesi câiz değildir.
- Din âlimlerinin ilmi tebliğ edip başkalarına öğretmeleri şattır.
- Zarûrî dinî bilgileri başkalarından esirgeyip saklamak büyük günahlardan sayıldığı için âhiretteki cezası da ağırdır.
1394- وعنه قال : قال رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « منْ تَعلَّمَ عِلماً مِما يُبتَغَى بِهِ وَجْهُ اللَّهِ عز وَجَلَّ لا يَتَعلَّمُهُ إلا ليصِيبَ بِهِ عرضاً مِنَ الدُّنْيا لَمْ يجِدْ عَرْفَ الجنَّةِ يوْم القِيامةِ » يعني : ريحها ، رواه أبو داود بإسناد صحيح .
- Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim kendisinde Allah’ın rızası aranan bir ilmi sadece dünyalığa sahip olmak için öğrenirse, o kimse kıyamet gününde cennetin kokusunu bile duyamaz.”
Ebû Dâvûd, İlim 12. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 23
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- Kur’an ve Sünnet ilimleri sadece Allah rızası için öğrenilir.
- İlim öğrenmede ihlas ve samimi niyet her şeyden önce gelir.
- Allah rızası için öğrenilen bir ilim vesilesiyle dünyalık bir mala, mevki ve makama kavuşmak haram veya yasak değildir. Bu durum kişinin ihlasına da zarar vermez.
- Her ilim dalında insan yetiştirmek müslümanlar üzerine bir vecîbedir.
1395- وعنْ عبدِ اللَّه بن عمرو بن العاص رضي اللَّه عَنهُما قال: سمِعتُ رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقول: « إنَّ اللَّه لا يقْبِض العِلْم انْتِزَاعاً ينْتزِعُهُ مِنَ النَّاسِ ، ولكِنْ يقْبِضُ العِلْمَ بِقَبْضِ العُلَماءِ حتَّى إذا لمْ يُبْقِ عالماً ، اتَّخَذَ النَّاسُ رُؤوساً جُهَّالاً فَسئِلُوا ، فأفْتَوْا بغَيْرِ علمٍ ، فَضَلُّوا وأَضَلُّوا » متفقٌ عليه.
- Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken işittim:
“Allah Teâlâ ilmi insanların hafızalarından silip unutturmak suretiyle değil, fakat âlimleri öldürüp ortadan kaldırmak suretiyle alır. Neticede ortada hiçbir âlim bırakmaz. İnsanlar bir kısım cahilleri kendilerine lider edinirler. Onlara birtakım meseleler sorulur; onlar da bilmedikleri halde fetva verirler. Neticede hem kendileri sapıklığa düşer, hem de insanları saptırırlar.”
Buhârî, İlim 34; Müslim, İlim 13. Ayrıca bk. Buhârî, İ’tisâm 7; Tirmizî, İlim 5; İbni Mâce, Mukaddime 8
Hadisten Öğrendiklerimiz :
- İlim hafızalardan silinmek suretiyle değil, âlimlerin ortadan kalkmasıyla yok olacaktır.
- Âlimler, yeryüzündeki insanların en emin olanları, hayır ve faziletin timsalleridir.
- Âlimleri faziletli kılan, sahip oldukları ilimdir.
- Müslüman toplumların görevi, ilme ve âlime değer vermek ve ulemânın sayısının artması için gayret etmektir.
- İlimsiz ve bilgisiz olarak din konusunda konuşmaktan ve fikir beyan etmekten son derece sakınmak gerekir.
- Âlim olmayan kişilerin toplumların başına geçip onları yönlendirmesi sapıklığa yol açar.
- Kıyas ve ictihad dinin iki önemli unsuru olup, ehil olmayanlara bırakılamaz.
İSLÂM DİNİNİN İLME VE ÂLİME VERDİĞİ ÖNEM
İlim, hem maddî hem manevî alanda gelişmeyi, yükselmeyi ve güclenmeyi sağlayan sebeplerin başında gelir. Sevgili Peygamberimiz’e ilk gelen vahyin “Oku” diye başlaması,dinimizin ilme vermiş olduğu önemi açıkça ortaya koyar. Alak Sûresinde meâlen:
“Ey Muhammed! Yaratan, insanı pıhtılaşmış kandan yaratan Rabbinin adıyla oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin en büyük kerem sahibidir.”(1)buyrularak Allah’ın adıyla okumamız gerektiğini bildirilmiş, öğrenilecek ilmin imana, ibâdete, ahlâka vesile olan, beşeriyete yararlı ve insanlık sevgisini aşılayan ilim olduğunu dikkat çekilmiştir.
Bir insan ne kadar bilgili olursa olsun, sahip olduğu ilmin kendi hayatında ve başkakarı üzerinde müsbet biretkisi yoksa,bu kimsenin yararlı ve hayırlı olduğu söylenemez.İlimde maksat,kötülük yapmakta hünerli olmak değil, Allah’a kulluktan ve topluma hizmette güzel örnek olmaktır.
Bir ayet-i Kerime, Bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadıklarını bildirerek bizi ilme teşvik etmek-te,(2)başka bir ayet-i Kerime de, bilmeyenlerden olmaktan bizi sakındırmaktadır.(3)
Sevgili Peygamberimizin konuyla ilgili hadis-lerinden bazıları meâlleri şöyle:
“Çinde bile olsa, ilmi oradan alınız. Çünkü ilim, kadın erkek her müslümana farzdır”(4), “Hikmet müminin kaybolmuş malıdır; nerede bulursa onu almağa o, herkesten daha lâyıktır.”(5), İlim tahsil etmek sahibinin geçmiş günahlarına kefarettir”(6),”Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah ona Cennet yolunu kolaylaştırır.”(7), “Beşikten mezara kadar ilme talip olun”(8)
İslâmiyet ilme önem verdiği gibi, âlime de önem verir.
Nitekim:
“Allah sizden inanaları ve kendilerine ilim verilenleri yükseltsin“(9),”Kulları arasında ancak âlimler,Allah’tan(gereğince(korkar“(10)meâlindeki âyet-i Kerimeler bu gerçeği sergiler.İlim adamıının dinimizdeki üstün yerini belirleyen hadis-i Şeriflerden bazıları da meâldedir:
“Âlimin, ibâdetle meşgul olana göre üstünlüğü, Ay’ın öteki yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Muhakkak âlimler, Peygamberlerin mirascıları-dır.”(11)
Dinimizin önem verdiği âlimlere, müslümanlar da önem verirler. Bu konuda tarihimizden bir iki örnek sunmak isterim:
“Fatih Sultan Mehmet, hocası Akşemseddin ile at üstünde İstanbul surlarına girince, Rumlar, yaşlı olanı yani Akşemseddini padişah sanıp gül verirler. Akşemseddin “Ben bunu alamam, onu padişaha verin”diye Fatih’i gösterir. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet, “Ben bu nimeti, feyz aldığım kimselere borçluyum, hocama verin”diyerek gülü Akşemseddin’e verdirir.”
Mısır’ın fethinden sonra ordu başlarında Yavuz Sultan Selim olmak üzere İstanbul’a dönüyordu.Zamanın büyük bilginlerinden İbn-i Kemâl’de bir at üzerinde hükümdarı takip ediyordu. Bir ara İbn-i Kemâl’in atının ayağından sıçrayan çamur padişah’ın cübbesine bulaşır. İbn-i Kemâl, elinde olmayan bu hatadan dolayı mahcubiyet gösterip, işin sonucunu düşünürken Yavuz Sultan Selim’in ağzından şu tarihî sözler duyulur: “Bana başka bir cübbe verin; bu cübbe de böylece hazinede saklansın. Âlimlerin atlarının ayaklarından sıçrayan çamurun bile makbûl olduğu gelecek nesillere bir ibret olsun. Bu cübbe öldüğümde sandukamın üzerine örtülsün.”
Her faydalı işte olduğu gibi ilim tasilinde de hergün bir önceki güne göre biraz daha mesafe alınmış olması gerekir. Nitekim,Yüce Rabbimiz Sevgili Peygamberimize: “Rabbim, benim ilmimi arttır”(12)diye yüce katına niyazda bulunmasını bildirmiş; bir hadis-i şerifte de: “İki günü birbirine eşit olan kimse aldanmıştır, ziyandadır” (13) buyrulmuştur.
İlim öğrenmek azim, sebat ve özveri isteyen çok yorucu bir iştir. Bilinenin yanında bilinmesi ve öğrenilmesi gereken şeylerin çokluğunu İmam Malik Hazretleri, “İlmin kalkanı bilmiyorum demektir” şeklinde veciz olarak ifade etmişlerdir. Bunun bilincinde olan kimseler, ilim yolunda ilerledikçe daha da akçak gönüllü olurlar.
İlim öğrenmede çekingenlik olmamalıdır. İnsan, bilmediği hususları bilenlerden sorarak ve münkünse çok okuyarak telâfi etmeye çalışmalıdır.
Evet, ne fert, ne aile ve ne de toplum olarak ilimden uzak kalıp dünyada da ahirette de huzurlu ve güvenli olmak mümkün değildir. Bedir savaşı sonunda müslümanların aldıkları esirleri, on müslümana okuma-yazma öğretme karşılığında serbest bırakılmaları,bu nokta da ibret alınması gereken harikulade önemli bir olaydır.
Yazımızı bir hadis-i şerif meali sunarak noktalayalım:
“Dünyayı isteyen ilme sarılsın, ahireti isteyen ilme sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen gene ilme sarılsın.”(14)
________________________________
1-Alak Sûresi;ayet:1-5
2-Zumer Sûresi;ayet:9
3-En’am Sûresi;ayet:35
4-Keşfu’l-Hafa,1/138
5-Tac Tercemesi,1/98
6-Tac Tercemesi,1/98
7-Tac Tercemesi,1/97
8-Muhtaru’l-Ehadis hadis nu:469
9-Mücadele Sûresi;ayet:11
10-Fatır Sûresi;ayet:28
11-Tac Tercemesi;1/97
12-Taha Sûresi;ayet:114
13-El’Makasıdü’l-Hasane:402
14-Aksekî,A.H,İslâm,1/508
İlmin Ve Âlimin Önemi |
1) İlk emir oku olduğu için okumalı ve iyi bir okuyucu olmalı ancak okunanlar da insanı imana götürmelidir. Bunun için Allah’ın El – Âlim isminden faydalanmalıdır.
2) İlk emir oku yerine yasaklarla başlasaydı veya savaş yapın deseydi İslam uygarlığı vs. olmazdı. Oku emri ile her şeyin okumakla düzelmeye başlayacağının bir işareti verilmiştir.
3) İlmin özü aslında Allah’ ı bilmektir, Allah’ ı bilen ama başka birçok şeyi bilmeyen ise bir gün kurtulabilir fakat Allah’ ı bilmeyen ama birçok şeyi bilen ise her şeye rağmen kaybeder.
4) İlim;
5) İlim insanı dünya ve ahiret mutluluğuna götüren sistemli bilgilerdir.
6) İlim öyle bir cevher ki;
7) Bilgi;
8) İlim sadece sebep ve sonuçları tabiata bağlamakla yetmez Allah’ ın “ ol “ demesiyle sebepsiz olarak da olabileceğini yansıtmalıdır.
9) Sokakta karanlığa karşı lambaların sürekli yanması gibi kalplerin kararmaması için de ilim ve âlimin devamlılığı sağlanmalıdır.
10) İlim deniz ise âlim de bu denizden inci ve mercan çıkaran bir dalgıçtır. Ayrıca âlimler sustukça sesleri kesilirken konuştukça, yazdıkça sesleri yükselmektedir. Eserleri ile öyle yükselir ki çok uzaklara hatta gelecek nice yıllara bile ulaşır.
11) İlme sahip olmak isteyen;
ı) Çalışma alanını belirlemeli,
ö) Allah’ ın rızasını amaç edinmeli,
12) Âlim;
13) Âlim;
14) Amelsiz ve yarım âlim yürüme özürlü bir insana benzer ki istediği her yüksek yere gidemez. Bu nedenle âlim çok dikkatli olmalı çünkü onun hatası güneş tutulması veya bir gemiyi batıran kaptan gibidir. Âlimin ölümü ise bir santralin saf dışı kalması gibi bulunduğu bölgeyi mateme ve karanlığa boğar.
15) Tecrübeler göstermiştir ki;
16) Âlimler suya benzerler ki her nereye ulaşırlarsa orada canlılık, üretim ve güzellik oluşur.
17) Âlimler kitap okuya okuya başkalarının da kendilerini okuyacağı bir kitap haline gelirler.
Sonuç olarak; İslam büyüklerinin zaman zaman nasihatlerinde dediği gibi, cahil bir insanı dinlememeli çünkü cahildir, elbet can incitir, âlimi dinlemeli ki her sözü elmas, incidir. Ayrıca insan okudukça koç gibi güçlenir, cahilleştikçe hiç olur. Çünkü âlim varsa gerekli imkânlar sağlanırken âlim olmadığı zaman hazır imkânlar da işe yaramıyor. İranlıların bir atasözünde şöyle denilmektedir: توانا بود هر كي دانا بود Kim bilgili olursa, güçlü olur. Yani ne kadar bilgili olursak o kadar güçlü oluruz. |