İÇME EDEPLERİ

BİRİNCİ BÖLÜM

İÇME EDEPLERİ

Şüphesiz ki; Yüce Allah (c.c.) kullarını yeme ve içmeye ihtiyaç duyacak bir şekilde yarattı. Bu kulların hayatının devam edebilme özelliğidir. İnsan yemek ve içmekten bir müddet kesildiği zaman ölür. Bundan dolayı özellikle insanın içmeye ihtiyacı vardır. Fakat içme ile alakalı belirli edeplerle edeplenmesi gerekir. Bu edeplerden bazıları şöyledir:

 

Birinci edep/ kural: İyi niyet sahibi olması gerekir :

Bu edep; insanın içerken Allah’a itaât etmeye gücünün artması, bedenin canlılığını ve sıhhatinin devamını niyet etmesidir. Böylece içtiği için sevap kazanmış olur. İçmesi, sevap kazanacağı bir ibâdet haline gelir. Bir hadisi şerifte şöyle buyurulmuştur:  “Muhakkak ki; ameller niyetlere göredir.[1]

 

İkinci edep/kural : Besmele çekmek gerekir :

Bu edep; su içmeden önce aynen yemekte olduğu gibi “Bismillah” demekle gerçekleşir. Bunun hikmeti, yemek yeme edeplerindeki gibi şeytanı kovmak ve bereketi  celb etmektir.

Üçüncü edep/ kural : Sağ elle içmek :

Bu edep; Peygamberimizin (s.a.s) şu hadisine dayanır: “Biriniz yiye-ceği zaman sağ eliyle yesin, içeceği zaman sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan sol eliyle yer ve içer.[2]

Genel olarak sol elle içmek haramdır. Hiçbir şekilde caiz değildir.

Dördüncü edep/ kural : Mümkünse oturarak içmek :

Peygamberimiz (s.a.s.), ayakta içmeyi yasaklamış ve şöyle buyur-muştur: “Sizden biriniz ayakta içmesin. Unutup içen onu kusarak çıkarsın.[3] Yine peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Ayakta içen karnındakini bilse elbette onu kusarak çıkarırdı.”[4] Aynı şekilde peygam-berimiz (s.a.s.) bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Ayakta içmeyi yasakladı. (Bir rivayette engelledi/azarladı.)”[5]

Asıl olan oturarak içmektir. Bu şekilde hareket etmek, ayakta içmekten daha hayırlıdır.

Beşinci edep /kural: Üç  defa nefes alarak içmek gerekir :

Yani üç defa (nefes alarak) içmek. Bu şekilde içmek peygamberimizin (s.a.s.) fiilidir. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.): “Üç nefeste içerdi. Başında Yüce Allah’ın ismini anardı, sonunda da Allah’a hamd ederdi.[6] İşte sünnet olan, insanın besmele çekmesi, sonra içeceği içmesi sonra da Yüce Allah’a hamd etmesidir. Ağzından kabı uzaklaştırıp ikinci kez besmele çeker sonra içip daha sonra Allah’a hamd eder. Sonra nefes almak için yine kabı ağzından uzaklaştırır. Sonra da tekrar besmele çekip üçüncü defa içer. Sonra kabı ağzından uzaklaştırıp Yüce Allah’a hamd eder. İçenin her yudumda besmeleyi çekmesi ve sonunda hamd etmesi gerekir. Çünkü;  “Peygamberimiz (s.a.s.) üç nefeste içip kabı ağzına yaklaştırdığında besmeleyi çeker ve sonunda da Yüce Allah’a hamd ederdi. Bunu üç kere yapardı.[7]hadisi böyle yapmaya delalet eder.

Bu sünnetin uygulamasında birçok tıbbî fayda vardır. Bazı doktorlar, insanın iç organlarının sıcaklığının çoğu kere içilen şeyin sıcaklığından daha yüksek olduğunu, bu nedenle insan, suyu birden içip iç organlarının sıcaklığını suyun sıcaklığı ile uygun hale gelinceye kadar karnının suyla dolduğunu söylediler. Birinci içiş, ikinciden az olur. Sonra üçüncüde dilediği kadar içer. Peygamberimiz (s.a.s.), ancak insanların menfaatine olanı onlara öğretmek maksadıyla böyle yapardı.

    Altıncı edep / kural: Emerek içmek gerekir:

Yani kişinin emmeye/süzmeye daha yakın bir şekilde içmesidir. Deve içmesi gibi içeceği içmemelidir. Bilakis dudaklarının açıklığı yayvan olur. Bunun da çok sayıda faydası vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:

  1. Süzerek içildiği takdirde içecekle beraber karna giren hava azalır. Aksi takdirde şişkinlik ve gaz oluşumuna sebep olur.
  2. İçenin içtiğinin tadını çabuk almasını sağlar. Emerek içmek daha baştan içtiğinin sağlam mı çürük mü veya tadı kötü mü, bunları ayırmayı sağlar. Ancak ağzı açarak birden içen kimse, içeceğin nasıl olduğunu belirli bir miktarı içtikten sonra anlar.
  3. Emerek içen, içeceğe böcek veya başka bir şey düşmüş olsa, ona engel olur.

Ancak ağzı açarak içen insan böyle değildir. O, ancak içtiği şey karnına girdikten sonra farkına varır.

Yedinci edep /kural: İçme esnasında nefes almak gerekir:

Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki peygambe-rimiz (s.a.s.), su içtiği zaman üç nefes alırdı ve “Bu daha kandırıcı/çok susuzluğumu giderici, daha sâlim ve daha afiyetlidir.”[8] Bir nefeste hiçbir şeyi içmezdi. Bilakis yukarıda geçtiği gibi, her içişte nefes alırdı.

Sekizinci edep: Kabın içine solumamak/üfürmemek gerekir :

Peygamberimiz (s.a.s.), bu hareketti yasakladı ve buyurdu ki: “Biriniz içeceği zaman içtiği kaba nefes vermesin/ üfürmesin. Biriniz işediği (küçük abdestini bozduğu zaman) sağ eliyle (tenasül uzvuna) dokunmasın. Dokunması gerektiği zaman da sağ eliyle meshetmesin.[9] Yine Peygam-berimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Kaba nefes vermekten ve üflemekten nehyetti.[10] Bunun sebebi, suyun kokuyu içine almasıdır. Sarımsak, soğan gibi bir şey yiyen bir kişi, sonra içerken suya üfürürse, bu koku kaba geçer. Muhakkak karnının kokusu suya geçer. Ondan sonra aynı kaptan içen iğrenir. Aynı şekilde ağzının kokusu bir sebepten kötü olan kimse, kaba üfürdüğünde de su o kokuyu alır. Bazıları bu kokudan rahatsız olur.

Dokuzuncu edep/ kural : Kaba (bardağa) üflememek gerekir:

Bu edep, geçen hadiste zikredildi. Çünkü içenin karnının kokusu kötü olduğunda bu suya tesir eder ve su nefesin kokusunu taşır. Böylelikle suyun kokusu içenlere nefret verir. Üflemek, kokuyu taşımak hususunda, nefesten daha şiddetlidir. İbn Hacer, Fethu’l-bârî’de şöyle demiştir: “Bu durum-larda üflemek nefes vermekten daha şiddetli ve etkilidir.[11]

Onuncu edep / kural: Nefes alırken kabı ağzından uzak tutmak :

Yani içenin bardağı veya kâseyi, içme esnasında veya nefes alırken ağzından uzak tutmasıdır. İşte bu, peygamberimizin (s.a.s.), şu hadisinden kaynaklanır: “Kadehi ağzından çek, sonra nefes al![12]

On birinci edep / kural: Kırbanın ağzından içmemek gerekir:

Peygamberimiz (s.a.s.) : “Kırbanın ağzından içmeyi yasakladı.”[13] Biz suyun nefesi (n kokusunu) taşıdığını söylemiştik. Aynı şekilde kırba veya kabın ağzında bu koku kalır. Su içenin ağzının izinden, sonra içen kimse tiksinebilir. Bu sebeple içen kimsenin hataya düşmemek için özellikle deri, plastik vb. malzemeden yapılmış olduğu zaman kırba, testi ve daha başkalarının ağzından içmemesi lazımdır. Ayrıca bazı insanlar, hasta ve benzeri kişilerin ağzının değdiği yerden içmek istemezler.

On ikinci edep / kural : İçmede israf etmemek gerekir :

Bu edep, Yüce Allah’ın israf etmeyi yasakladığından dolayıdır. Çünkü Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Şüphesiz Allah israf edenleri sevmez.[14] Bu israf, müminin hasletlerinden değildir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Mümin bir bağırsak dolusu içer, kâfir ise yedi bağırsak dolusu içer.[15] Bu israf, sahibine çok büyük zarar verir.

On üçüncü edep/kural: İçtikten sonra Allah’a hamd etmek gerekir:

Bu edep, Yüce Allah’ın nimetini itiraf, faziletini ve minnetini ikrar etmek ve ona açıkça şükür etmek ve peygambere (s.a.s.) bağlılık içindir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.), yediği ve içtiği zaman şöyle derdi: “Beni doyuran, bana su içiren, kolay yutturan ve ona bir çıkış yolu veren Allah’a hamd olsun.[16] Başka bir hadiste peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyur-muştur: “Muhakkak ki; Allah (c.c.); kulunun bir şey yiyip, ya da bir şey içtikten sonra kendisine hamd etmesinden hoşnut/razı olur.[17]

On dördüncü edep/kural: Kabı sağdan başlayarak elden ele nakletmek gerekir :

Bu edep sünnettir. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.); “Kendisine su ile karıştırılmış süt getirdiler. Sağında bir bedevî solunda da Hz. Ebu Bekir vardı. Sütten içti, sonra bedevîye verdi ve: İlk önce sağ, sonra onun sağı… buyurdular.[18]

Solda oturanın değeri veya sosyal durumu v.s. ne olursa olsun, bu sünnetten vazgeçmemek gerekir.

On beşinci edep: Başkası ile başlamak için sağında bulunan kimseden izin almak:

Elinde kap olan şahıs; bazen yaşı, ilmi vb. sebeple belirli bir şahıstan başlamaya rağbet eder. Bu takdirde sağındakinden – manevî değeri veya yaşı küçük olsa bile- izin istemesi gerekir. “Çünkü peygamberimize (s.a.s.), bir içecek getirildi. Ondan içti. Sağında bir genç, solunda yaşlılar vardı. Gence hitaben; “Bunu, onlara vermeme izin verir misin?” dedi. Genç de; “Vallahi ey Allah’ın elçisi! Senden gelen nasibimi kimseye vermem,” diye cevap verdi. Bunun üzerine peygamberimiz (s.a.s.), bardağı o gencin elinin içine koydu.”[19]

On altıncı edep/ kural: Bir topluluğa su içiren kimse, en son su içmelidir:  

Bu edep, bir topluluğa su içirmek için başkalarını kendi nefsine tercih edip kabı elden ele nakleden kimse ile ilgilidir. Bilâkis bu bir sünnettir. Çünkü herkes su içmeden suyu içiren kimsenin içmemesi gerekir ve içenlerin en sonuncusu olması gerekir. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Halka su dağıtan kimse, suyu en son içen olmalıdır.[20] Yine Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki; kavme su içiren kimse, içme bakımından en sonuncu olmalıdır.[21]

On yedinci edep: Altın ve gümüş kaptan su içmenin haram olması:

Altın ve gümüş kaplarda su vs. içmek haramdır, ondan sakınmak gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Altın ve gümüş kaptan su içen kimsenin karnında cehennem ateşi doldurmuş olur.[22] Peygamberimiz (s.a.s.), başka bir hadiste şöyle buyurmuştur:  “Altın ve gümüş kaplardan içmeyin![23]Diğer bir hadiste şöyle buyurmuştur:  “Gümüş kaptan içenin karnında cehennem ateşi kaynar.[24]  Bu hadisler, yeme edeplerinde de geçmişti.

On sekizinci edep/ kural: Haram içeceklerden sakınmak gerekir :

Yani şarap ve sarhoşluk veren benzeri içecekler gibi. Çünkü bunlar pisliklerdendir ve bunları içmek büyük günahlardandır.

On dokuzuncu edep/ kural : Sütü içmeden dua etmek gerekir :

İnsan sütü içmek istediğinde peygamberimizin öğrettiği şu duayı okuyarak Allah’a zikretsin: “ Süt içen “Allahümme bârik lena fihi ve zidna minhü” (Allahım bizim için bunu mübarek kıl ve bize bunu artır!) desin. Çünkü yiyecek ve içeceklerden ancak süt yeterlidir.[25]

           Yirminci edep/ kural: İnek sütü içmenin Müstehab/güzel görülmesi :

Bu edep, kendisinde birçok menfaât olmasından kaynaklanır. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: Size inek sütü öneririm. Çünkü o her ağaçtan otlar. O süt, her hastalık için şifadır.” [26]

Yirmi birinci edep/ kural: Süt içtikten sonra ağzı çalkalamak :

Peygamberimiz (s.a.s.), bunu teşvik etmiştir. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur:  “Süt içtiğinizde ondan ağzınızı çalkalayın. Zira onda yağ vardır.[27] Bu bir sünnet olup devamlı bununla amel etmek gere-kir.

Yirmi ikinci edep: Soğuk tatlı içecekleri içmenin müstehab olması:

Meyve suyu ve benzeri içecekler gibi. Şüphesiz Peygamberimiz (s.a.s.), soğuk tatlı içecekleri severdi. Bir hadiste şöyle geçmektedir: “Peygamberimiz (s.a.s.), soğuk tatlı içecekleri içmeyi severdi.[28]

Yirmi üçüncü edep/ kural: İçine sinek düşen içeceği dökmemek gerekir :

Bazı insanlar, bundan tiksindikleri için içine sinek düşen içeceği dökerler. Fakat peygamberimizin (s.a.s.), emrettiğini yapmış olsalar daha iyi olurdu. Çünkü peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Sizden birinizin içeceğinin içine sinek düşerse, onu suya batırsın, sonra çıkarıp atsın. Çünkü onun iki kanadının birisinde hastalık diğerinde şifa vardır.[29] Yine başka bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Sizden birinizin kabınıza sinek düştüğünde onu suya batırsın. Çünkü onun iki kanadından birisinde hastalık diğerinde şifa vardır. Zira o kişi kendisinde hastalık/ zehir olan kanattan korkar. Sineğin tamamını batırsın sonra çıkarsın.[30]

İbn Hacer (r.a.), Hattâbî’nin şöyle söylediğini nakletmiştir: “Bu hadisin sıhhati üzerine bir nasibi olmayan kişi konuşmuş ve demiş ki: “Sineğin kanatlarında hem hastalık hem şifa nasıl toplanır? Ve o kimse kendi başına; içinde hastalık bulunan kanadı, içinde şifa bulunan kanadından nasıl ayırabilir? O kimseyi, bunu yapmaya zorlayan şey nedir?” el-Hattâbî demiş ki; “Bu cahil veya bilgisiz görünmeye çalışan kimsenin sorusudur. Çünkü hayvanların çoğu zıt özellikleri kendinde toplar. Muhakkak Allah (c.c.), bu iki zıt niteliği bir araya getirdi ve hayvanı bu zıt nitelikleri bir arada toplamaya zorlayıp bundan dolayı onu kuvvetli kıldı.

O ki bal arısına bal yapması için simetrik, acayip odacıklar yapmasını ilham etti. Karıncaya kuvvetini ihtiyaç zamanına tehir etmeyi ve taneyi filizlenmesin diye iki parçaya ayırmayı ilham etti. Sineğe de bir kanadı öne alıp diğerini geride bırakmaya kadirdir. İbnu’l-Cevzî şöyle demiştir; “Bu sözü söyleyenden nakletmek acayip olmayan bir şeydir.” Ve sözüne şöyle devam etmiştir: “Çünkü bal arısı, peteğin üstünde bal yapar, altından/ kuyruğundan zehir akıtır. Zehiri öldürücü olan yılanın, zehirinin ilacı olan panzehiri onun etleri içine sokmuştur. Gözün cilası için sinek, ismid denilen taşla birlikte ezilip göze sürülür.”

Mesleğinde mahir bazı doktorlar; “Sinekte, soktuktan sonra şişkinliğe ve kaşınmaya sebep olan zehirleyici bir kuvvet vardır. Bu onun silahıdır. Sinek eziyet vereceği yere (su gibi bir şeye) düştüğü zaman,  silahıyla ona karşı koyar. Şeriatı koyan Yüce Allah, bir kanadında bıraktığı zehire karşı, diğer kanadındaki şifa ile karşı koymayı emretti. Böylece iki madde karşı karşıya gelir. Allah’ın izniyle zarar giderilir.” demişler.(nakil bitti).[31]

Bunlar, Allah’ın içme edeplerinden bize tespit etmeyi kolaylaştırdığı bilgilerdir. Bunların sayısı yirmi üç tanedir. Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun.[32]

[1] – Buhârî, Sahîh, (No: 1); Müslim, Sahîh, (No:1907), Bu hadis, İbnu Ömer’den rivâyet edilmiştir.

[2] – Müslim, Sahîh,  (No:2020), Bu hadis, İbnu Ömer’den rivâyet edilmiştir.

[3]Müslim, Sahîh,  (No: 2026), Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.

[4] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2: 383; Abdurrezzak, El-Musannaf, (No:19588); Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 7:282, Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir; el-Elbânî,  Sahihu’l-câmi’, (No: 5336).

[5] – Müslim, Sahîh,  (No: 2024), Bu hadis, Enes’den rivâyet edilmiştir.

[6] – İbnu’s-Sünnî,‘Amel’ül-yevm ve’l-leyleti, (No: 472), Bu hadis, Nevfel b. Mu’âviye’den rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 4956).

[7] – Taberânî, Mu’cem’ül-evsat, (No: 844), Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir;  El-Elbânî, Es-Silsilet’üs-sahîha, 2: 272; El-Herâitî, Faziletü’ş-şükr, 2:129; Taberânî, Mu’cemu’l- evsat,1: 108, Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir,  İsnadı “hasen”dir. Buna Ebu Bekr Eş-Şâfi’îde, El-Fevâid adlı eserinde en açık şekilde şahitler vardır. Et-Taberânî, el-Muhlis, el-‘Ukaylî ve İbnu’s-Sünnî ve başkaları bu hadisi, İbnu Mesud’dan rivayet etmişler.

[8] – Buhârî, Sahîh, (No: 5631), Müslim, Sahîh,  (No: 2028), Bu hadis, Enes’den rivâyet edilmiştir. Parantez içindeki ilaveler, Müslim ve başkalarına aittir.

[9] – Buhârî, Sahîh, (No: 5630), Bu hadis, Ebu Katâde’den rivayet edilmiştir.

[10] -Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1:220 ;  Ebu Dâvud, Sünen,  (No: 3728), Tirmizî, Sünen, (No:1888), Tirmizî bu hadisin “hasen ve sahih” olduğunu belirtmiştir; İbn Mâce, Sünen, (No: 3429), Bu hadis, İbnu ‘Abbâs’tan rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, Sahihu’l-câmi’, (No: 6820).

[11] – İbnu HacerFethu’l-bârî, 10: 95.

[12] – Malik, Muvatta’, 2: 925-12), Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3: 32; Tirmizî, Sünen, (No:1887), Tirmizî, bu hadisin “hasen ve sahih” olduğunu belirtmiştir;  el-Hakim, el-Müstedrek, 4:139, el-Hâkim bu hadisin “sahih” olduğunu belirtmiştir;  İbn Hibbân, el-İhsân, (No:5303), Bu hadis,  Ebû Said’den rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, es -Silsiletu’s-sahîha, (No: 385).

[13] – Buhârî, Sahîh, (No: 5628), Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.

[14]A’râf suresi, 7: 31.

[15] – Müslim, Sahîh,  (No: 2063), Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir; Buhârî, Sahîh, (No: 5393, 5393) ve benzerleri bu hadisi rivâyet etmişlerdir.

[16] – Ebu Dâvud, Sünen, (No: 3851); en-Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, 6:10117/1; İbnu Hibbân, el-İhsân, (No: 5197) Bu hadis, Ebu Eyyub’den rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 4681).

[17] – Müslim, Sahîh,  (No: 2734). Bu hadis, Enes (b. Mâlik)’ten rivâyet edilmiştir.

[18] – Buhârî, Sahîh, (No: 5612); Müslim, Sahîh, (No: 2029). Bu hadis, Enes’ten rivâyet edilmiştir.

[19] – Buhârî, Sahîh, (No: 5620); Müslim, Sahîh, (No: 2030), Bu hadis, Sehl b. Sa’d dan rivâyet edilmiştir.

[20] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4:354; Ebu Dâvud, Sünen,  (No: 3725) ve başkaları bu hadisi Abdullah b. Ebu Evfâ’dan rivayet etmişler. El-Elbânî, Sahîhu’l-Câmi’, (No:3588).

[21] – Müslim, Sahîh,  (No: 681). Bu hadis, Ebu Katâde’den rivâyet edilmiştir.

[22] – Müslim, Sahîh,  (No: 2065). Bu hadis, Ümmü Seleme’den rivâyet edilmiştir.

[23] – Buhârî, Sahîh, (No: 5426, 4632, 5632); Müslim, Sahîh,  (No: 2065), Bu hadis, Huzeyfe’den rivâyet edilmiştir.

[24] – Buhârî, Sahîh, (No: 2557, 5460); Müslim, Sahîh,  (No: 1663), Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.

[25] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1: 220; Ebu Dâvud, Sünen, (No: 3730); Tirmizî, Sünen,  (No: 3455), Tirmizî bu hadisin “hasen” olduğunu belirtmiştir; İbnu Mâce, Sünen, (No: 3322) ve diğerleri bu hadisi İbnu Abbâs’tan rivayet etmişler; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 381).

[26] – el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:403, el-Hâkim bu hadisin “sahih” olduğunu belirtmiştir. Ez-Zehebî de onun bu görüşüne katılmıştır. Bu hadis, İbn Mesud’dan rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahihu’l-Câmi’, (No:4059).

[27] – İbn Mâce, Sünen, (No: 49), Bu hadis, Ümmü Seleme’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahihu’l-Câmi’, (No: 628).

[28] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6:38; Tirmizî, Sünen,  (No: 1895), El-Beğavî, Şerhu’s-Sünne, (3026), el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:137, el-Hâkim bu hadisin “sahih” olduğunu belirtmiştir. Ez-Zehebî de onun bu görüşüne katılmıştır. Bu hadis, ‘Âişe’den rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, Sahihu’l-Câmi’, (No: 4627)

[29] – Buhârî, Sahîh, (No: 3320, 5782), Bu hadis, Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.

[30] Ebu Dâvud, Sünen, (No: 3844), İbnu Hibbân, el-İhsân, (No:1243), ve başkaları bu hadisi Ebu Hüreyre’den rivâyet etmişler;  El-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 835).

[31] – İbnu Hacer,  Fethu’l-bârî, 10: 263.

[32] – Daha fazla bilgi için bakınız: İbnu Hacer, Feth’ul-bârî, 10:69 ve devamı; Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim, 13:272 ve devamı; Abdu’r-Rezzâk, el-Musannaf, 1:426 ve devamı;  İbnu’s- Sünnî,  ‘Amel’ül-yeym ve’l-leyle, s. 370 ve devamı; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:137 ve devamı; İbnu Hibbân, El-İhsân bi-tertîbi Sahîhi İbni Hibbân, 7:357 ve devamı;  el-Fâsî, Câmi’ul-fevâid, 1:512 ve devamı ve diğer eserler.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.