DÖRDÜNCÜ KONU
GECE İBADETİ İÇİN KALKMA EDEPLERİ
Bu gece ibadeti ibadetlerin en büyüğü ve en değerlisidir, bu salihlerin adetidir, kabri nurlandıracak en büyük ibadettir ve Allah’a yakınlaştırır, ve o müminin şerefidir. Gece ibadetinin sayılamayacak kadar faziletleri vardır. Gece ibadeti ile ilgili olan bazı edepler:
Birinci edep: Yüce Allah’a ibadet niyetinde samîmî olmak:
Kişi, Allah’ın rızasını almak için niyet edecek, gece ibadeti sayesinde Allah’a yakınlaşmayı isteyecek. Çünkü o eksikliklerden münezzeh olan Allah’ın en çok sevdiği ibadetlerdendir. Ve kişi Yüce Allah ile baş başa kaldığında büyük dereceleri talep etme niyeti olacak ve Allah’ın huzurunda duracak ve ondan isteyecek. Bu ibadet, eksikliklerden münezzeh olan Allah’ın en sevdiği ibadetlerden bir tanesidir, o da gece ibadetidir.
İkinci edep: Özellikle Cuma akşamını ibadete ayırmamak gerekir:
Sadece Cuma akşamını ibadetle geçirmek şeriatta yoktur. Bazı insanlar gece ibadetini sadece Cuma akşamına tahsîs ederler. Cuma akşamı dışında da uyuyorlar. Bunu yapmak bidattir ve bu durum muhakkak Resulullah’ın (s.a.s.) şu sözü ile yasaklanmıştır: “Geceler içerisinde yalnız Cuma gecesini ibadete tahsis etmeyin.”[1] Ve bunun sebebi şudur: Müslüman olan bir insanın Ehl-i kitaba benzememesi gerekir ki; onlar ibadetlerini bazı vakitlerde yapıp bazen de yapmıyorlar. Ve bu şuna delildir: Hz. Muhammed (s.a.s.) efendimiz şiddetli bir şekilde Ehl-i kitaba muhalefet etmede çok istekliydi. Onlar ki onların dini batıl olan şeyler üzerine kurulmuştur.
Üçüncü edep: Gece ibadetine kalkınca misvak kullanmak:
Ve bu ağız kokusunun güzelleşmesi, sünnete uyması için, peygamberimizin(s.a.s.) şu sözünü örnek almamız gerekir: “Sizden biriniz, gece ibadeti için kalktığında misvak kullansın. Biriniz namazında Kur’an okuduğu zaman bir melek ağzını onun ağzının üzerine dayar, kişinin ağzından çıkan şey onun (meleğin) ağzına girer.”[2] Efendimizden (s.a.s.)’den sabit olunmuştur ki; “Peygamberimiz gece ibadeti için kalktığında ağzını misvak ile temizliyordu.”[3] Bu da bize gösteriyor ki Peygamberimiz (s.a.s.) sürekli ağzının güzel kokmasını istiyordu ve müslümanın da böyle olması ve tüm işlerinde temiz olması gerekir. Ayrıca Müslümanın, dış ve iç temizliğine dikkat etmesi gerekir.
Dördüncü edep: Aileyi namaz için uyandırmak gerekir.
Gece namaz için kalkan kişiye aile ehlini namaz için kaldırması, uyandırması müstehaptır. Eğer gece kalkarsa eşinin yüzüne yumuşak bir şekilde su serpmesi gerekirse bunu yapmalıdır. Eşinin yüzüne bardaktan boşalırcasına su dökmesi uygun değildir. Ve kadının da eşine bu şekilde davranması gerekir. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:“ Geceleyin kalkıp namaz kılan, karısını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah merhamet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kadına da Allah merhamet etsin.”[4] Allah, noksan sıfatlardan ne kadar münezzehtir! Bu terk edilen bir sünnettir. Günümüzde bu sünneti yapanların ne kadar az olduğunu görüyoruz. Kusurlarımızdan Allah’ın affına sığınırız.
Beşinci edep: Aile ehliyle beraber iki rekat namaz kılmak:
Bu Allah’ın sevdiği bir şeydir. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim gece kalkar, eşini de uyandırır ve birlikte iki rekat namaz kılarlarsa, o gece Allah’a çok ibadet eden erkek ve kadınlardan yazılırlar.’’[5] Ve böyle yaparlarsa Yüce Allah karı kocadan razı olur. Bundan dolayı şeytanın hilelerinden kendilerini uzaklaştırırlar, ihtilafa ve kine sebep olacak şeyleri ortadan kaldırırlar. Sevgi ve merhamet ailede yaygın ve egemen olur.
Altıncı edep: Gece ibadetini iki hafif rekatla açmak:
Bunu nefsin rahatlığı için ve uzun gece namazına hazırlık için yapmalı. Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) : “Gece namaz kılmak için kalkmak istediğinde gece ibadetini hafif iki rekatla açardı.”[6] Bu sünneti, çok olan faydasından dolayı korumak ve uygulamak gerekir.
Yedinci edep: Gece ibadeti ikişer ikişer rekat kılınmalıdır:
Anlamı şudur ki gece kalkan kişi, ikişer ikişer namaz kılar ve son kalkışında tek rek’at vitir namazını kılmasıdır. Peygamber efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur : “Gece namazı ikişer ikişer rekattır. Eğer biriniz sabah olacağından korktuğu zaman, kıldığı namazı tek bir rekat vitirle bitirsin.”[7] Peygamber efendimiz’den (s.a.s.) değişik şekillerde de değişik ibadet şekilleri rivayet edilmesine rağmen, ancak namaz kılan için en faziletlisi peygamber efendimizin yukarıda geçen hadisindeki irşadına uymasıdır.
Sekizinci edep: Uzun süre ayakta kalmak:
Ayakta uzun süre kalmasını dileyen için gücü yetiyorsa bunu yapsın. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Namazların en faziletlisi, ayakta uzun durmaktır.” İmam en-Nevevî : “Kunut, ayakta durmaktır.’’ demiştir.[8] Bu şekilde Peygamber efendimiz (s.a.s.): ‘‘Geceleyin namaza kalkar, her iki ayağı çatlayıncaya kadar ayakta kalırdı.’’ Bundan dolayı Peygamber efendimize (s.a.s.), şöyle denilmiştir: “Muhakkak senin önceki ve sonraki bütün günahların bağışlanmasına rağmen bu kadar ibadet etmene ne gerek var?” Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ben Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı ?’’ [9] Peygamber Efendimizin (s.a.v) durumu böyle ise, sonumuzun ne olacağını bilmediğimiz halde, bize ne oluyor ki günahlarda ve isyanlarda bu kadar boğuluyoruz. Acaba biz mutlu ya da mutsuzlardan mı oluruz. Muhakkak ki sahabilerden ve tabiilerden ve tabe-i tabiinden rivayete göre geceleyin Allah için uzun süre ayakta namaz kılmalarıdır. Biz de uzun süre ayakta durursak ne güzel olur. Bu da Allah’tan korkmamızdan dolayı ona yaklaşmayı talep etmek için olmalıdır. Kim ki bu dünyada uzun bir şekilde Allah için gece namazında ayakta kalırsa, insanların Allah’ın huzurunda durduklarında Allah onun ayakta duruşunu kolaylaştırır. Aksini yaparsa aksi ile karşılaşır. Alllah’ım! Bize kıyamet günü uzun süre ayakta durmamızı hafiflet! Amin.
Dokuzuncu edep: Açık ve gizli arasında okumak:
Okumada tembelliği ortadan kaldırmak ve rahatlatmayı elde etmek için bu şekilde okunmalıdır. Çünkü nefis tabiatı gereği çeşitliliği sever. Namaz kılan kişi bazen kendi işiteceği şekilde sesini yükseltir, bazen de sesini alçaltır. Ve bu şekilde okumaya devam eder: Bu peygamber efendimizin bir adetiydi. Muhakkak peygamber efendimizden (s.a.v) rivayet edildiğine göre o: “Gece namazındaki okumalarında bazen sesini yükseltir, bazen de sesini alçaltırdı.”[10]
Onuncu edep: Uykuya ihtiyacı varsa uyuması gerekir:
Amaç, gece namazı için kalkan kişi, uykunun ağır bastığını anlarsa, uyku ve rahatlık için uyuması gerekir. Çünkü eğer şiddetli bir şekilde uykuya ihtiyacı varsa bazen namaz esnasında ağzından çıkanı fark etmez. Bazen de kendini tam ibadete vermeyi kaybeder ve ne söylediğinin farkına varmaz. Muhakkak ki Allah, kişiye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz gece namaz kılmak için kalktığında, Kur’an’dan ne okuduğunu bilmeyecek derecede dili dolanırsa, yatıp uyusun.” [11] Peygamberimizin bu kıymetli emrine uyulması gerekir ve nefsi, gücünün yetmediği şeylerle mükellef kılmamak gerekir.
On birinci edep: Gece namazını vitir ile sonlandırmak gerekir:
Yani gece namazının sonunu vitir ile bitirmek gerekir. Peygamber efendimizin (s.a.s.) şu emrine uymak gerekir: “Vitri gece kıldığında namazınızın sonuncusunu yapınız.”[12] Vitir namazının gece namazının sonuna ertelenmesi gerekir.
On ikinci edep : Vitir namazını kılma konusunda çok istekli olmak:
Şüphesiz ki Peygamberimiz (s.a.s.) vitir namazlarını evdeyken de seferdeyken de terketmemiştir. Hattâ efendimiz(s.a.s.): “Deve üzerinde bile vitir namazını kılmıştır.[13] Müslümanın hiçbir şekilde vitir namazını terk etmemesi ve bırakmaması lazımdır. Vitir namazına çok önemli bir şekilde devam etmek gerekir.
On üçüncü edep: Vitir namazını bir gecede tekrar etmemek:
Peygamberimizin buyurduğu gibi: “Bir gecede iki vitir yoktur.”[14] Bilakis vitir namazı, gece namazının sonuna tehir edilerek kılınır. İlim ehlinden bir grup şu görüştedirler: “Kişi vitir namazını eda ederse, sonra uyursa, tekrar kalksa, o bir rekatı kılacak ki namazı çift olsun. Sonra dilediği kadar Allah ona verdiği fırsat kadar kıldığı gece namazından sonra vitir kılar.” İlim ehlinin bazıları da şu görüştedirler: “Eğer vitirden sonra namaz kılınırsa, o kişiye bir vebal yoktur. Peygamber efendimizin namazın sonunu vitir ile bitirin emri müstehap olarak kabul etmişler.” Allah en iyisini bilendir.
On dördüncü edep: Gecenin herhangi bir vaktinde vitir kılmak :
Bir kişi gece kalkmak konusunda kendine güveniyorsa onun vitir namazını tehir etmesi uygundur. Ya da uyanık kalmalıdır. Fakat vitir namazını tehir etmesi vacip değildir. Bilakis gecenin herhangi bir vakti, vitir namazını kılarsa caizdir. Peygamberimiz (s.a.s.): “Gecenin başında, ortasında, sonunda vitir namazını kılmıştır.”[15]
On beşinci edep: Şayet gece namaza kalkmayı kaçırırsa, kaza etmesi gerekir:
Yani bu, şu anlama gelir ki; gece ibadetini adet edinen kişi, uyuyakalırsa veya hasta olursa veya başka bir mazeretle namazı kaçırırsa, kuşluk namazı vaktinde gece namazını kaza eder. Kaza ettiğini de çift çift kılar. Şöyle ki; gece namazı kıldıkları rekatların sayıları gibi duha (kuşluk) vaktinde namaz kılar, bir rekatı ilave eder ve böylece çift çift kılmış olur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): ‘‘Gece uyumuş, ya da hasta olursa gündüz on iki rekat namaz kılardı.’’[16] Çünkü peygamberimiz (s.a.s.), geceleyin on bir rekatı kılardı. Bu namaza bir rekat daha ilave ederek on iki rekat kılardı.
On altıncı edep: Gece ibadetini adet ettiğinde terk etmemeli:
Gece kalkıp namaz kılmak büyük bir ibadettir. Bunu âdet edinen kişi bunu terk etmemelidir. Eğer gece ibadetini âdet ettikten sonra terk ederse, çok kötü bir şey yapmış olur. Ve Allah’ın sevmediği bir şeyi yapmış olur. Peygamber efendimiz (s.a.s.) bu konuda uyarıda bulunmuştur: Abdullah b. ‘Amr’a(r.a.) şöyle demiştir: “Ey Abdullah! Filan kişi gibi olma! O gece kalkıp namaz kılıyordu ve sonra onu terk etti.”[17] Müslüman kimseye, hayır konularında çok istekli olması ve tembellik etmemesi gerekir.
Bu gece ibadetlerinin edepleri ile ilgili Allah’ın bize müyesser kıldığı edeplerin sonuncusudur. Bu edeplerin sayıları on altıdır. Alemlerin rabbi olan Allah’a hamdolsun.[18][19]
[1] Müslim, Sahîh, (No: 1144), Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir.
[2] – el-Beyhakî, Şu’ab, (No: 21117); er-Râzî, Fevâid, (No: 936), Bu hadis, Câbir’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No:720); Askalani, Muhteserü Müsnedi Bezzar, 1:256 (No:368)
[3]– Sahihu’l Bûharî, (No:245); Sahih-i Müslim, (No:255), Bu hadis, Huzeyfe’den rivayet edilmiştir
[4] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2:250; Ebû Dâvûd, Sünen, (No: 1308); en-Nesâî, Sünen, 3: 205; İbnu Hibbân, Sahîh, (No:8558): el-Hakim, el-Müstedrek, 1:309. El-Hakim bu hadisin “sahih” olduğunu belirtmiş: İbn Huzeyme, Sahih, (No:1148). Bu hadis Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir.
[5] – Ebû Dâvûd, Sünen, (No:1451); el-Hâkim, el-Müstedrek, 1:316; İbnu Habbân, el-İhsân, 4:119; Bu hadis, Ebû Said ve Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmi’, (No:6030)
[6]– Sahîhu Müslim, (No:767). Bu hadis, Aişe’den rivayet edilmiştir.
[7] – Sahîhu’l-Buhârî, (No:472,473,690); Sahîhu Müslim (No:749). Bu hadis, İbnu Ömer’den rivayet edilmiştir.
[8] – Sahîhu Müslim, (No:856), Bu hadis, Cabir’den rivayet edilmiştir.
[9] -Sahîhu’l-Buhârî, (No:4837); Sahîhu Müslim, (No: 2820), Bu hadis, Aişe’den rivayet edilmiştir. Ve Sahîhu’l-Bûhârî, (No: 1130); Sahîhu Müslim, (No: 2819) ve başka yerlerde geçti.
[10]– Ebû Dâvud, Sünen, Tatavvu 18; İbn Mâce, Sünen, İkamet 184; el-Hâkim, el-Müstedrek,1: 310. El-Hâkim, bu hadisin “sahîh” olduğunu belirtmiştir. Ez-Zehebî de onun bu görüşüne katılmıştır. İbnu Hibbân ve İbnu Nâsır ve diğerleri de bu görüşe katılmışlardır. Bu hadis, Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 4767). .
[11] – Sahîhu Müslim, (No: 787), Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir.
[12] – Sahihû’l -Buhârî, (No: 998); Sahîhu Mûslim, (No: 751) , Bu hadis, İbnu Ömer’den rivayet edilmiştir.
[13] – Buhârî, Sâhîh, (No: 999); Mûslim, Sâhîh, (No: 700), Bu hadis, İbnu Ömer’den rivayet edilmiştir.
[14]– Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4:23 ; Ebu Dâvûd, Sünen, (No: 1439) ; Nesâî, Sünen, 3:230; Tirmizî, Sünen, (No: 470) , Tirmizî, bu hadisin ‘‘hasan’’ olduğunu belirtmiştir. Başkaları bu hadisi, Talk b. Ali’den rivayet edilmişler. El-Elbânî, Sahihu’l–Câmi’, (No:7567).
[15] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4:119. Bu hadis, Ebû Mesud’dan rivayet edilmiştir. El-Elbânî, Sahîhu’l-Câmi’(No:5074)
[16] – Müslim, Sahîh, (No:746), Bu hadis, Hz., Aişe’den rivayet edilmiştir.
[17] – Buhârî, Sahîh, (No: 1152) ; Müslim, Sahîh, (No: 1159), Bu hadis İbnu Ömer’den rivayet edilmiştir.
[18] – Daha geniş bilgi için bakınız: Münzirî, et-Terğib ve Terhîb, 1:422 ve devamı , İbnu Esîr, Câmiu’l-usûl, 6:64) ve devamı; Delilu’l- Fâtîhîn, 6:338) ve devamı, Ve Said Hüseyin el-‘Affânî, Ruhbânu’l -Leyl’i, Beğavî, Şerh-i Sünne, 4:3 ve devamı, İmam-ı Nevevî, Şerhu Sahih-i Müslim, 6:16 ve devamı; İbnu Hacer, Fethu’l-Bârî, 3:5 ve devamı, ve bunun gibi başka kaynaklar.
Bir yanıt bırakın