ÜÇÜNCÜ FASL
ÇOCUK TERBİYESİ VE HAKLARIYLA İLGİLİ EDEPLER
Muhakkak ki Yüce Allah, her kulundan güttüğü şeyin hesabını sorar. Kişiden hesap sorulacağı şeylerden birisi de kişininin çocuklarıdır. Çocuklar, Allah’ın koruyup gözetlemesini kişiden istediği şeylerdendir. Eğer çocuklar salih iseler, kişi hem dünyada ve hem ahirette onlardan faydalanır; eğer kişi onları ihmal edip edep ve terbiyelerinde kusurda bulunursa, dünyada ve ahirette onlardan zarar görür. Bu terbiye için bazı edepler vadır onları öğrenip uygulamak gerekir. Bu edeplerden bazıları şunlardır:
Birinci edep/ kural: İlk olarak eş seçimini güzel yapmak:
Çünkü bu eş Allah’ın izniyle çocukların annesi olacak. Eğer eş saliha/iyi olursa çocuklar iylik üzerine yetişirler, eğer iyi değilse çocuklar bozulurlar. Onun için eş seçimi, güzel ahlak, din ve iyi aileden olma esasları üzerine olmalı ve başka şeylere itibar edilmemeli. Bu konuyla ilgili şiiri söyleyen ne güzel sölemiş;
Anne okuldur. Eğer onu donatıp yetiştirirsen, kökü güzel olan bir milleti yetiştirmiş olursun.
Eş seçimi ile ilgili geniş açıklamayı nikah edeplerinin eş seçimi konusunda bulursun inşaallah.
İkinci edep/kural : Çalışma ve onlara harcayacağı malın sevabını Allah’tan beklemeli:
Şüphesiz ki; çocukları ve ev halkı için nafakasını, çaba harcamasını ve vaktinden harcamak insan için gereklidir. Bu konuda kişi iyi niyetli olmalı ve çalışmasını Allah için yapmalıdır ki; Yüce Allah katında sevabına ulaşsın. Bu konuda peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir Müslüman, Allah’ın rızâsını umarak ailesinin geçimini sağlarsa, yaptığı harcamalar onun için birer sadaka olur.”[1]
Sonra ihtiyaç duydukları şeyleri harcamak için cimrilik ve israf etmeden çaba göstermelidir. Çünkü eğer cimrilik yapıp nafakalarını kısıtlarsa, onları insanlardan dilenmeye muhtaç eder ve yoksulluğu hissettirir; Eğer israf ederse, onlara şımarıklığı, savurganlığı ve haddi aşmayı alıştırır. Fakat gücü yettiği kadar çocuklarının muhtaç olup insanlardan istemelerini engellemelidir.
Üçüncü edep/ kural: Çocuklarına yedi yaşında namaz kılmayı emret-meli ve on yaşında namaz kılmadıklarında onları dövmelidir:
Çünkü namaz, Yüce Allah’ın kullarının üzerindeki en büyük haklardan birisidir. Nitekim peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle böyle buyurmuştur: “Yedi yaşında iken çocuklarınıza namaz kılmayı emredin. On yaşına geldik-lerinde namazı kılmadıysalar onları dövün ve yataklarını ayırın.”[2] Bu husus üzerinde durup çaba göstermek gerekiyor. Çünkü müslüman kendisini ve çocuğunu ateşten korumakla emronulmuş. Yüce Allah’ın şöyle buyurduğu gibi: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”[3] İleride büyüdüklerinde namaz kılacaklar diye onlara namazı emretmeyi ihmal etmemelidir. Çünkü bu sünnete aykırıdır. Sonra bazen yetişkinliklerinde onlarda namaza karşı alışkanlık ve arzu oluşmuyor. Bilakis küçüklüğünden beri onları namaza alıştırmak gerekir.
Bir şair tarafından şöyle denilmiştir:
Aramızda genç erkekler yetişiyor.
Babasının ona alıştırdığı şey üzerine.
Dördüncü edep/ kural: Onları sağlam bir akide üzerinde yetiştirmek ve Allah’la bağlantılarını sağlamlaştırmak gerekir:
Bu yetiştirme tarzı, çocuk terbiyesinde en önemli görevlerden birisidir. Çünkü çocuklar, sağlam bir akide üzerine yetiştirilmediklerinde onlardan bir hayır gelmez. Terbiye edici insanın en fazla dikkatini bu yöne çevirmesi gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.) de buna önem vermiştir. Zira Peygamberimiz (s.a.s.), Abdullah bin Abbas’a (r.a) – çocuk iken – şöyle demiştir: “Ey oğul! Sana bazı sözleri öğreteceğim: Allah’ı(n hakkını) koru ki; O da seni korusun. Allah’ı(n hakkını) koru ki; Onu hep önünde bulasın. Bir şey isteyeceğinde Allah’tan iste. Yardım dileyeceğinde Allah’tan yardım dile. Ve şunu bilmelisin ki; bütün toplum (varlık âlemi) bir konuda sana bir fayda sağlamak için toplansa, sana fayda sağlayamazlar. Ancak Allah senin kaderinde yazmışsa, onlar sana bir faydayı sağlıyabilirler. Ve yine (bütün varlık âlemi) bir konuda sana zarar vermek için bir araya gelseler, sana zarar veremezler. Ancak Allah kaderinde yazmışsa, onlar sana zarar verebilirler. Kalemler kaldırılmış sahifeler kurumuştur.”[4]
Bakınız peygamber efendimiz (s.a.s.), sahih akidenin bu çocukta ( kalbinde) iyice yerleşmesine ne kadar önem vermiştir. Ona sadece Allah’a ibadet etmeyi, Allah’la irtibatını sağlamayı ve sadece yüce Allah’tan korkmasını istemiştir. Ve aynı şekilde ona kadere iman etmeyi de öğretmiştir. Düzgün bir terbiyenin böyle olması gerekir ve bu işlerde peygamber efendimiz’in (s.a.s.) rehberli-ğinden istifade etmek müslüman üzerine farzdır.
Beşinci edep/kural : Çocukları düzgün davranışlara alıştırmak ve onların hatalarının düzeltilmesi gerekir :
Şüphesiz ki peygamberimiz (s.a.s.), Ömer b. Ebu Seleme’yi – himayesinde olan bir çocuktu- elini uygunsuz bir şekilde sofrada ileri geri hareket ettirdiğini görünce peygamberimiz (s.a.s.) ona şöyle demiştir: “Ey çocuk! Allah’ın ismiyle (yemeye) başla, sağ elinle ye ve önünde olandan ye!”[5] Peygamberimiz (s.a.s.) çocuğun davranışlarını düzeltmeye ve düzgün davranışlara alıştırmaya çalış-mıştır. Bazı insanlar gerçekten çocuklarını ihmal ediyorlar ve onların hatalarını düzeltmeye önem vermiyorlar. Şöyleki onlar; “Çocuk büyüdüğünde ileride kendi kendine her şeyi öğrenecek ve hatâlarını düzeltecek” iddiasındadırlar. Onlar şu hususun farkında değildirler: “Çocuk kötü bir alışkanlık edindindikten sonra onu söküp atmak çok zor olur ve iş işten geçmiş olur.”
Altıncı edep/ kural: On yaşına geldiklerinde çocukların yataklarını ayırmak gerekir:
Bu, peygamberimize ait olan üstün bir edeptir. Bu edep bir çok iyiliği barındırır. İnsanların bir çoğu bunda ihmalkarlık yapmışlar. Bu ihmalkarlık, çok sayıda farklı tarzda kötülüklerin başlarına gelmelerine sebep olmuştur. Gerekli olan, erkek ve kız çocukların yataklarını ayırmaktır. Aynı şekilde çocukların aynı örtü altında yatmalarına engel olmak gerekir. Zaten peygamber efendimiz’in (s.a.s.) “Yatakta onları birbirinden ayırın.”[6] Bu konuyla ilgili sözü biraz önce geçti.
Çocuklar bu yaşta büyümüş oluyorlar, ergenliğe yaklaşmış oluyorlar. İçgüdüleri açılmaya başlıyor. Yatakta onları ayırmak akıllıca ve doğru bir uygulamadır.
Yedinci edep/ kural: Çocuklar arasında adâletli davranmak gerekir:
Yani muâmelelerde ve nafakalarda aralarında ayırım yapmamak gerekir. Çünkü bu ayırımcılık, belaları çeker ve kardeşler arasıda düşmanlık kapısını açar. Sonra ayırım yapan zulüm yapmış olur.
Nitekim bir adam, çocuklarından birisine bir şey verdiğini diğer kardeş-lerine onun kadar vermediğini peygamber efendimiz’i (s.a.s.) şahit göstermiş. Bunun üzerine peygamber efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Ben, zulüm üzerine şahitlik yapmam. Allah’tan korkun ve çocuklarınız arasında adaletli olun.”[7]
İnsanın bütün çocuklarının babalarına karşı saygılı olması gerektiği gibi babanın da davranışta, (malı) vermede ve diğer şeylerde adaletli davranması gerekir. Çünkü onlardan zulme maruz kalan kişi babasına karşı itaatsiz ve kızgın olarak büyür. Ve hatta bazen aynı şekilde kardeşlerine karşı kin ve nefret besler ve onlara karşı komplo kurar. Hz. Yusuf’un (a.s.) kardeşleri ona yaptıkları gibi. Onların kıssaları tam olarak Yusuf suresinde zikredilmiştir.
Sekizinci edep/ kural : Onları okşamak, onlarla şakalaşmak ve onları öpmek :
Çünkü peygamber efendimiz (s.a.s.) çocuklarla şakalaşır, onları okşar, onlara yaklaşır ve onları öperdi. Peygamber efendimiz’in (s.a.s.): “Ey oğul!” dediği sözüne bak! O sözde küçüğe karşı sevgi ve muhabbet vardır ve bunda onun varlığını hissettirmek vardır: Peygamber efendimiz (s.a.s.) küçük çocukları kucağına alır, onlara lakap takar, onlara selam verirdi ve diğer davranışlarda bulunurdu. Kız çocuklarını ve onların çocuklarını kucağna alır, onları öper ve koklar. Oğlu İbrahimi öperdi. Ve peygamberimiz bütün bunları Yüce Allah’ın kullarının kalbine yerleştirdiği rahmetten saymıştır.
Dokuzuncu edep/ kural: Gerektiğinde çocuklara kararlılığını göster-mek:
Çünkü cezanın olmayacağından emin olan çocuk, terbiyesizlik yapar. İnsanın gerektiğinde çocuklarına ve ev halkına kararlılığını ve sertliğini göster-mesi gerekir.
Peygamber efendimiz’in (s.a.s.) şu sözüne bakınız: “On yaşına geldik-lerinde (namaz kılmadıkları zaman) onları dövün.”[8] Ve şu sözüne bakınız: “Ev halkının göreceği şekilde değneği asın! Çünkü o, onlar için terbiyedir.”[9] Bütün bunlar gerektiğinde zaruret halinde kararlılığın göstergeleridir. Çünkü doğru terbiyenin, yumuşaklık ve sertlik arasında olması gerekir.
Çocuğa zarar veren şeylerden onları korumak da kararlılıktandır. Örneğin gecenin ilk bölümünde çocukların yolda oynamalarına izin vermek uygun değildir. Çünkü o vakit, şeytanların onlara zarar verebileceği bir vakittir. Bilakis o saat geçinceye kadar çocuklar dışarı bırakılmazlar. Çünkü peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınızı fev’âtü’l-îşâ (gecenin ilk bölümü) geçmiyene kadar dışarıya salı vermeyiniz. Çünkü o vaki, şeytanların delip geçtiği bir saattır.”[10] Çünkü o vakit bitene kadar onları dışarıya salı vermemek gerekir. Fev’âtü’l-‘îşânın manası: yani gecenin ilk bölümü demektir.[11]
Onuncu edep/ kural: Onlara faydalı olabilecek din ve dünya ile ilgili ilimleri öğretmek:
Bu husus, anne ve baba üzerinde gerekli olan en önemli vazifelerdendir. Şöyleki; olara faydalı olabilecek, onlar için gerekli olan dinî ilimlerin eğitimini almaları için çabalayıp teşvik etmek ve önemini onlara izah etmek gerekir. Aynı şekilde onlara ve müslümanlara fadalı olabilecek dünyevî ilimlerin eğitimini almaları için olara kılavuzluk etmek gerekir. Bununla birlikte ebeveyn, bütün bunları yaparken çocuklarına söylenilen işleri yaparlarken ihlaslı bir niyetle yapılması gerektiği uyarısında bulunmaları gerekir.
On birinci edep/ kural: Kız çocuklara sabretmek ve onlara iyi davranmak gerekir :
Özellikle bu husus üzerinde durmamızın sebebi şudur: Çünkü insaların bir çoğu yüce Allah onlara kız evlat verdiğinde üzülür veya sinirlenir.
Bilakis onların durumları, yüce Allah’ın aşağıdaki ayette hallerinden bahsettiği kimselerin durumu gibi olu: Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Onlardan birine kız çocuğu müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir.”[12] Bu davranış, hiçbir zaman Allah’a karşı uygun bir davranış değildir. Aksine akıllı kişi kız çocuğuna sevinmeli ve onun Allah tarafından gönderilen büyük bir hediye olduğunu bilmelidir. Çünkü baba bu kızlara sabrederek, onlara güzel terbiye ve eğitim verirse ve onlara güzel davranırsa o kızlar, onunla cehennem arasına perde olurlar. Buna peygamber efendimizin (s.a.s.) şu sözü işaret ediyor: “Her kimki bu kız çocuklarından bir şeyle imtihan edilirse, kişi buna karşı onlara iyi davranırsa o kızlar, Cehennem ateşine karşı birer engel/ perde olacaklardır.”[13] Ve peygamberimizin şu sözü gibi: “Üç kızı olupta onlara sabreden, çalışarak onları yediren, içiren ve giydiren kişiye o kızlar kıyâmet gününde cehennemle onun arasında perde olurlar.”[14]
On ikinci edep/ kural : Kızları tesettüre zorlamak gerekir:
Tesettür, Yüce Allah’ın emrettiği bir şeydir. Zira yüce Allah bir âyette şöyle buyurmuştur; “Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üzerlerine alıp örtsünler. Bu onların başkaları tarafından (hür ve iffetli hanımlar olarak) tanınıp eziyet edilmemeleri için en elverişli olandır.” [15] Genç kızların bütün bedenini örten bu islâmî örtü, onun dinini, şerefini, asâletini, eziyete maruz kalmamasını ve herhangi birinin namusuna göz dikmemesini korumayı sağlıyan bir olgudur. Gerekli olan, şer’ân vacib ve önemli olduğunu ikna ederek örtünmesini sağlamaktır. Anne ve babaların kızlarını örtünmeye mecbur etmeleri gerekir. Kıza karışmayıp büyüyene kadar kendi kendine örtünmek için ikna olması “sözü” bozuk ve anlamsız bir sözdür. Çünkü, küçüklükten itibaren açıklık saçıklığa alıştıktan sonra bazen kızlar büyüdü-ğünde ikna olmuyor ve örtünme zorunluluğunu kabul etmiyorlar. Kız çocuğu, dokuz, on veya onbir yaşlarında açılıp saçılmanın ve örtünmenin arasındaki farkı anlamıyor. Sonra küçükken bile, bazen istenmeyen durumlara maruz kalabiliyor.
On üçüncü edep/ kural : Çocuklara güzel model sunmak gerekir :
Anne ve babanın emrettikleri veya yasakladıkları bütün şeylerde onlara güzel örnek olmaları gerekir. Zira eğer söylediklerinin tersini yapsalar, söylediklerinin bir değeri kalmaz. O zaman terbiye işlemi kökükünden bozulmuş olacaktır. Anne ve babanın çocuklarına güzel örnek olabilmeleri için; edepte, doğrulukta, takvada, dindarlıkta, güvenirlilikte, cömertlikte, iffetli olmada, iyilikte, sılayı rahimde (akrabalık ilişkilerinde) ve benzeri şeylerde örnek olmaları gerekir.
On dördüncü edep/ kural: Çocuklara bedduâ etmemek gerekir :
Bazen çocuklar, anne ve babalarının bazı sorunları yaşamasına, bazı rahat-sızlıklara veya eziyetlere maruz kalmalarına sebep olabiliyolar. Bu durumda bazı babalar veya anneler acele edip çocuklarına ölüm, hastalık v.b. şeylerle bedduada bulunuyorlar. Bu, caiz değildir. Çünkü peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve mallarınıza beddua etmeyiniz. Olur ki, Allah’tan istenilenlerin ihsan edildiği bir zamana rastlarsınız da Allah dilediğinizi kabul ediverir.”[16] En ugun olanı anne ve babanın onlara dua etmesidir. Kızdıklarında; “Çocuğum! Allah sana hidayet versin!” “Yavrucuğum! Allah seni bağışlasın” ve benzeri duaları alışkanlık haline getirsinler.
Hiç şüphe yok ki; anne ve babanın çocuklarını yukarıda zikredilen edeplere göre terbiye etmeleri, o ikisi için en büyük mükafat kapılarından biri olacaktır. Ve ileride onlar, çocuklarından iyilik görecekleridir. Bütün bunlara ek olarak genç erkeklerden ve genç kızlardan salih bir nesil yetişmiş olacaktır. Bunlar, aileleri ve vatanları için bir hazine olacaklar. Bu edepleri ihmal etmek uygun değildir.
Bunlar, çocukların terbiyesiyle ilgili Yüce Allah’ın bize tesbit etmeyi kolaylaştırdığı bilgilerdir. Bunların sayısı on dört tanedir. ‘Âlemlerin rabbi Allah’a hamd olsun.[17]
[1] – Buhârî, Sahîh, Nafakat 1 (No: 55); Müslim, Sahîh, , Zekât 48(No: 1002), Bu hadis Ebu Mes’ûd’dan rivâyet edilmiştir.
[2] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2: 180,187; Ebu Dâvud, es-Sünen, ( No: 495); el- Hakim, el-Müstedrek, 1: 330; el-Beyhakî, Şu’abu’l-imân, 3:84; İbnu Ebi Şeybe, el-Musannaf, (No: 3482); ed-Dârekutni, es-Sünen, 1: 230; el-Hatib, er-Rihle fî talebi’l-hadîs, 2: 278; el-Ukaylî, et-Tabakâtu’l-kebîr, 2:168, Bu hadis, Abdullah bin Ömer’den rivayet edilmiştir. El-Elbânî, Sahihu’l-câmî’, (No:5868).
[3] – Tahrîm suresi, 66: 6.
[4] – Ahmed b. Hambel, Müsned, 1: 292, 303, 307; Tirmizî, es-Sünne, sıfatu’l-kıyâme, 59. (No:2516) ve Tirmizî, bu hadisin “sahîh” olduğunu belirtmiştir; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3: 541; İbnu Ebî ‘Âsım, es-Sünne, (No:316); el-Âcurrî, eş-Şerî’â, s. 198; Ebu Ya’lâ, el-Müsned, (No: 2539); et-Tabarânî, el-Mu’cemu’l-kebir, 12:12988,12989; İbnu’s-Sünnî, ‘Amelu’l-yevm ve’l-leyl, (No:427), Bu hadis, İbnu Abbâs’tan rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sâhîhu’l-câmi’, (No: 7957).
[5]– Buhârî, Sahîh, (No: 5376, 5377, 5378); Müslim, Sahîh, (No: 2022), Bu hadis, Ömer b. Ebî Seleme’den rivâyet edilmiştir.
[6] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2: 180,187; Ebu Dâvud, es-Sünen, ( No:495); el- Hakim, el-Müstedrek, 1: 197; el-Beyhakî, Şu’abu’l-imân, 3:84; İbnu Ebi Şeybe, el-Musannaf, (No: 3482); ed-Dârekutni, es-Sünen, 1: 230; el-Hatib, er-Rihle fî talebi’l-hadîs, 2: 278; el-Ukaylî, et-Tabakâtu’l-kebîr, 2:168, Bu hadis, Abdullh bin ‘Amr’den rivayet edilmiştir. El-Elbânî, Sahihu’l-câmî’, (No:5868).
[7] – Buhârî, Sahîh, (No:2586, 2587); Müslim, Sahîh, (No:1633). Bu hadis, Numan b. Beşir tarafından rivayet edilmştir.
[8] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2: 180,187; Ebu Dâvud, es-Sünen, ( No:495); el- Hakim, el-Müstedrek, 1: 330; el-Beyhakî, Şu’abu’l-imân, 3:278; İbnu Ebi Şeybe, el-Musannaf, (No: 3482); ed-Dârekutni, es-Sünen, 1: 230; el-Hatib, Târihu Bağdad, 2: 278; el-Ukaylî, et-Tabakâtu’l-kebîr, 2:168, Bu hadis, Abdullh bin Ömer’den rivayet edilmiştir. El-Elbânî, Sahihu’l-câmî’, (No:5868).
[9] – et-Taberânî, Mu’cemu’l-kebir, 10: 10669,10672; Abdurrezzak, el-Musannef, (No: 20123); Hatip el-Bağdâdî, Târîhu Bağdad, 12: 203; Buhârî, el-Edebül-müfred, s. 180. Bu hadis, İbnu ‘Abbâs’tan rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 39910); ve İbnu ‘Asâkire’de nisbet edilmiştir.
[10] – Ahmed bin Hanbel, Müsned, 3:362: el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:284, el-Hakim bu hadisin “sahîh” olduğunu belirtmiştir. Bu hadis, Cabir’den rivayet edilmiştir: el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No:182).
[11] – İbnu’l-Esîr, en-Nihâye fî ğarîbi’l-hadîs, 3: 479.
[12] – Nahl suresi, 16: 58.
[13] – Buhârî, Sahîh, (No: 1418, 5995); Müslim, Sahîh, (No: 2629), Bu hadis, Hz. ‘Âişe’den rivâyet edilmiştir.
[14] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4: 154; İbnu Mâce, es-Sünen, (No: 3669); Buhârî, el-Edebul-Müfred, s. 15. Bu hadis, ‘Ukbe’den rivayet edilmiştir. El-Elbânî, Sahihu İbni Mâce, (No: 2959).
[15] – Ahzâb suresi, 33:59.
[16] – Müslim, Sahîh, (No:3009), Bu bilgi Câbir hadisinde ve Ebu’l-Yusr’ün uzun kıssasında geçmektedir.
[17] – Fazla bilgi için bakınız: Abdullah Nâsih ‘Ulvân, Terbiyetu’l-evlâd fi’l-İslâm; Muhammed Sa’îd Mevlevî, Keyfe yürebbî el-Müslimu veledehu, ve diğer kaynak eserler.
Bir yanıt bırakın