İKİNCİ FASIL (571-582)
BOŞANMA EDEPLERİ (s. 571-582)
Bazı sebeplerden dolayı eşler arasında sevgi azalır, nefret artmaya başlar ve evlilik hayatı yürümez hale gelir. Bu durumda, ayrılmak onlar için en iyisi olur. İslam dini, evlilikteki problemlerin çözüm yollarından en sonuncusu olan boşanmayı sunmaktadır. Boşanmadan önce, boşanırken ve boşandıktan sonra bir takım edeplere riayet etmek gerekir. Bu edeplerdin bazıları şunlardır:
Birinci Edep: Boşamanın erkeğin elinde olması gerekir:
Yöneticiliğin tam olması ve evlilik hayatının devam etmesi için gereken budur. Çünkü erkek, derinlemesine düşünür ve kadından daha akıllıdır olup karar verirken acele etmez. İstisnalarla beraber genel uygulama böyledir. Bu yüzden boşama hakkının kadının elinde değil de erkekte olması daha uygundur. Çünkü kadın, makul bir sebep olmasa bile çok düşünmeden bir anda boşanma kararıyla yuvayı bozabilir. Bu yüzden boşama hakkının başkasında değil, erkekte olması gerekir. Aslında bu İslam’ın aileyi ayakta tutmak için aldığı tedbirdir.
İkinci Edep: Boşanmadan önce bütün çareleri denemek gerekir:
Müslüman bir erkek, eşinin yanlış hareketlerini gördüğünde şeriâtin sunduğu çarelerin tamamını kullanması gerekir. Bunlardan bazıları nasihat etmek ve öğüt vermektir. Şayet nasihat fayda vermezse sonraki çözüm yatakları ayırmaktır. Bu da fayda vermezse bir diğer çözüm incitmeden dövmektir. Bu da fayda vermezse eşlerin ailelerinden iki hakemi görevlendirmektir. Bunların hiçbiri çözüm olmazsa son çare boşanmaktır. Bir Arap atasözünde denildiği gibi “son çare (yarayı) dağlamaktır.” Bu çözüm yollarına aşamalı bir şekilde şu ayet işaret etmektedir: “Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması ve mallarından yaptıkları harcamadan dolayı erkekler, kadınlar üzerinde hâkim ve yöneticidirler. Onun için iyi kadınlar, itaatkâr olup Allah’ın kendilerini korumasına karşılık, kocasının bulunmadığı zaman da korunması gereken şeyleri (ırz, mal, çocuk v.s.) korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Ama size itâat ederlerse artık onlara karşı başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki hakem bunları barıştırmak isterlerse, Allah da onların aralarını buldurur. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden hakkıyla haberdardır.”[1]
Üçüncü edep: İyi niyetli olmak gerekir:
İnsan evlenirken iyi niyetli olduğu gibi boşanırken de iyi niyetli olmalıdır. Kişi evlilik hayatını devam ettirdiğinde ikisinden birisi için ıztırap çekme sebebi olacaksa, inancına fesat karışacak veya kötülüğe bulaşmaktan korkarsa, çocukların halinin bozulmasına sebep olacaksa vb. o zaman erkek dinini kurtarmak için boşanmaya niyet eder. Erkek bu problemlerden dolayı dininin bozulmasını engeller. Yüce Allah’ın haram kıldığı şeyleri yapmaması, karısı da boşanmak isterse, onun da Allah’ın yasakladığı şeyleri yapmaması için ve çocukları için sakin ve rahat bir ortamın oluşması, onları sürekli devam eden problemli bir ortamdan uzak bir yerde terbiye etmek için v.b. erkek boşamaya niyet edebilir. Yukarıda geçtiği gibi “ ‘ameller niyetlere göredir.”
Dördüncü Edep: Boşama lafızlarını sürekli kullanmaktan uzak durmak gerekir:
Çünkü insanların çoğu, evlilik problemlerinde boşama lafızlarını çok kullanır veya kadını tehdit etmek için bu lafızları kullanır. Bu husus, sünnete aykırıdır. Bu durum boşanmanın fiilen gerçekleşmesine sebep olabilir. Onun için erkeğin boşama lafızlarını gereksiz veya önemsiz bir sebep için kullanmaktan sakınması gerekir.
Beşinci Edep: Makul bir sebep yoksa boşama olmamalıdır:
Müslüman bir erkeğin, makul bir sebep olmadan eşini boşaması uygun değildir. Aslında boşamak mubahtır. Ancak İslam dini geçerli bir sebep olmadan boşamayı teşvik etmez ve ona sıcak bakmaz. Çünkü boşanmak evliliği ayakta tutmak ve ıslah etmek için meşru olan nikâhı yıkmaktadır. Özellikle çocukların olduğu durumlarda boşanmak daha yıkıcı olmaktadır. Çünkü boşanmak çocuk-lara çok büyük zarar verir.
Altınca edep: Kadın bir sebep olmadan boşanmak isteme-melidir:
Yani kadın geçerli ve makul bir sebep olmadan kocasından boşanmak isteme-melidir. Örneğin kadın kocasından çok nefret eder veya kocası ona kötü muamelede bulunursa veya kocası ona evlilikten doğan haklarını vermezse vb. kadın boşanma isteğinde bulunabilir. Ancak bu durumlar yoksa kadının boşanma istemesi uygun değildir. Peygamber efendimiz (s. a. s.) şöyle buyurmuştur: “ Her hangi bir kadın, geçerli bir sebebi olmaksızın kocasından boşanma talep ederse, cennetin kokusu ona haram olur.”[2] Bu hadiste, makul bir sebep olmadan kanının boşanmasını istemesiyle ilgili çok şiddetli bir uyarı vardır. Aynı şekilde peygamber efendimiz (s. a. s. ) kadının boşanmasını istemesini şiddetle ret ederek şöyle buyurmuştur: “Hiçbir mazeret olmaksızın kocasından boşanmak isteyen kadınlar münafıktırlar.”[3] “Hul’ yapmak” isteyen kadın: Kocasına bir miktar para vererek buna karşılık boşanmasını isteyen kadındır. Fakat bazı durumlar, kadının boşanma talebini meşru kılabilir. Ancak yukarıdaki hadiste geçen bu sakındırma, kuvvetli bir sebep ve İslâm’a uygun bir sebep olmadan kocasıyla boşanmak üzere anlaşan kadın için geçerlidir.
Yedinci edep: Öfke veya şaka anında boşamaktan sakınmak gerekir:
Şüphesiz ki insanların çoğu, sonucunu sağlıklı bir şekilde düşünmeden öfke anında veya şaka olsun diye eşini boşuyor. Sonra pişmanlığın fayda vermeyeceği bir anda bu yaptığından vazgeçiyor ve pişman oluyor. Bundan dolayı bu önemli kararın öfke anında ve şaka yoluyla asla alınmaması gerekir. Çünkü insan öfke halinde sağlıklı düşünemeyeceği ve gereği gibi değerlendiremediği için boşama bu halde yapılmamalıdır. Peygamber efendimiz (s.a.s.) bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Üç şeyin ciddisi de ciddidir, şakası da ciddidir: Evlenmek, boşamak ve ric’at.”[4]
Ancak cinnet derecesindeki öfke halinde yapılan boşama gerçekleşmez. Peygamber efendimiz (s. a. s.) şöyle buyurmuştur: “Aşırı öfke halinde yapılan boşamak ve azat etmek yoktur (geçersizdir).”[5] Bu hadisi şerifte cinnet olarak çevirdiğimiz إغلاق kelimesi aklî melekeleri yitirecek derecede sinirlenmektir. Yani kişi o kadar sinirleniyor ki ne söylediğini ve ne yaptığını bilmiyor demektir. Ancak erkek sinirlendiğinde söylediği sözlerinin farkındaysa boşama gerçek-leşir.
Sekizinci edep: Eşler arasını ıslah etme gayretinde doğru davranmak gerekir:
Yani eşlerin aralarını düzeltilmesinde gerçekten istekli olmaları gerekir. Bu da boşanma gerçekleşmeden önce bir kimse eşlerin arasını bulmak istediğinde söz konusu olur. Aynı şekilde iki hakemin de arabuluculuk yapma konusunda samimî olmaları gerekir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Erkeğin ve kadının ailesinden birer hakem gönderin. Hakemler bunları barıştırmak isterlerse, Allah onların aralarını buldurur. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden hakkıyla haberdardır.”[6]
Dokuzuncu edep: Boşamadan önce derinlemesine düşünmek ve ağır davranmak gerekir:
Bir kimsenin boşamadan önce sabırlı olması ve derinlemesine düşünmesi, faydalarını ve zararlarını iyice tartması gerekir. Böylece eşine ve o bayandan olan çocuklarına karşı suç işlememiş olur. Bazen de aileyi kurduktan sonra onu yıkarak kendi nefsine karşı da suç işlemiş olur. Bundan dolayı kocanın sabretmesi ve acele etmemesi ve acele ettiği bir anda bu kararı almaması gerekir. Sonra iş işten geçtikten sonra pişman olmanın faydası yoktur.
Onuncu edep: Kadın kocasından kumasını boşamasını istememelidir:
Aynı şekilde kuma olarak bulunan bir veya daha fazla Müslüman kadının erkekten kumasını boşamasını istemesi caiz değildir. Böylece o kadın yalnız başına kocasından faydalansın diye. Peygamber efendimiz (s. a. s. ) şöyle buyurmuştur: “Bir kadın, din kardeşi bir kadının çanağındaki nimeti kendi kabına doldurmak için onun boşanmasını ve kendisi ile evlenmesini istemesin. Çünkü Allah onun için ne takdir ettiyse onu elde eder.”[7] Aynı şekilde evli bir adam, bir bayana evlenme teklifinde bulunduğunda o bayanın olumlu cevap vermesi için karısını boşamasını o erkekten istemesi caiz değildir.
On birinci edep: Allah’ın emrettiği zamanda boşamak gerekir:
Erkek karısını boşamak isterse, Allah’ın emrettiği zamanda onu boşaması ve bu zamandan sapmaması gerekir. Bu yüzden kadına dokunmadığı temizlik halinde veya kadın hamileyken onu boşayabilir. Ve bu sınırı aşmamalıdır. Çünkü hayzda boşamak ve cima’ ettiği temizlik halinde boşamak sünnetten değildir. Çünkü o farkına varmadan karısının ondan hamile/gebe olma durumu mümkündür. Şayet onun hamile olduğunu bilirse onu boşamaz. Cenabı hakk ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “ Ey peygamber! Kadınları boşadığınız zaman, onları iddetlerini gözetleyerek boşayın ve iddeti de sayın. Rabbiniz olan Allah’tan korkun.”[8] Buhârî ve Müslim’de rivâyet edildiğine göre İbn Ömer, hanımını hayız halinde iken boşamıştı. Hz. Ömer bunu Allah Resûlü’ne sorunca o da şöyle buyurdu: “Ona emret de hanımının boşamasını geri alsın. Sonra hanımı temizlenip ardından hayzını görünce ve tekrar temizleninceye kadar onu yanında alıkoysun. Ondan sonra artık isterse nikâhında tutar, dilerse ilişki kurmadan boşar. İşte kadınların kendisi için boşanmasını Allah’ın emrettiği iddet budur.”[9] Hayız halindeki veya temiz iken cinsel ilişkide bulunduğu kadının boşanmasına gelince o caiz değildir. Bazı âlimler böyle bir boşanma haram olmasına rağmen gerçekleşir görüşündedirler. Diğer bazı âlimler ise böyle bir boşamanın sahih olmadığını ve geçersiz olduğunu belirtmişlerdir. En doğrusunu Allah bilir.
On ikinci edep: Bid’at olan her türlü boşamadan uzak durmak gerekir:
Bid’at olan boşamadan bazıları yukarıda belirtilen hayız halindeki boşamak veya temizlik halinde eşi ile ilişki kurduğu boşamak ve bir seferde aynı mecliste üç talak ile boşama lafzını söylemek de bid’attır. Bunların hiçbiri caiz değildir. Bilakis bunlar Allah’ın kitabıyla oynamaktır. Yüce Allah ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “Boşama hakkı iki defadır. Bundan sonrası (kadınlar) ya iyilikle tutulurlar ya da güzellikle serbest bırakılırlar.” [10]
Hz. Ömer bir oturumda üç talak ile boşamayı geçerli saymış ve onu üç talakla boşamak saymıştır. İnsanlar, bu eylemi çok yaptıklarından dolayı onları terbiye etmek için bunu üç talakla boşama olarak kabul etmiştir.
Ancak bu şekilde boşama, hadislerde belirtildiği gibi Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Ebubekir ve Ömer’in halifeliğinin bir döneminde bir talakla boşama olarak kabul edilirdi.
On üçüncü edep: Boşamada güzellikle serbest bırakmak gerekir:
Bu, Allah’ın şu ayeti kerimede emrettiği gibidir: “Boşama hakkı iki defadır. Bundan sonrası (kadınlar) ya iyilikle tutulurlar ya da güzellikle salıverilirler.”[11] Bu ayette birkaç durum söz konusudur:
a-Yukarıda belirtildiği gibi Allah’ın emrettiği iddet süresinde boşamak.
b- Kadını, mehir v. s. haklarından vazgeçirmemek veya maddî zarar vermeye çalışmadan onu boşamak.
c- Karı ve kocadan her birisinin boşanırken; intikam almak veya kendi nefsini temize çıkarmak için veya anlaşmazlıkta haklı olduğunu ispatlamak v. s. için karşı tarafı rezil etmek amacıyla neden boşandıklarını açıklamamaları gerekir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “ …onları ya meşru ölçüler içerisinde (nikahınızın altında) tutun veya onlardan meşru ölçülere göre ayrılın.”[12] Bilâkis rivayete göre Hasan b. Ali (r. anhuma) bir kadını boşadığı zaman, ona içi para ile dolu bir kese verirdi. Kadın ondan ayrıldığı için ağlıyordu.
Boşanma ne kadar meşru ölçüler içinde olursa, güzel anılara daha çok yakın olur. Özellikle eşler arasında çocuklar varsa bunun çok büyük bir önemi vardır.
Eşlerden herhangi birinin diğerini rezil etmeye kalkışması, çocuklar üzerinde onların itibarı ve gelecekleri üzerinde vahim sonuçların doğmasına sebep olur. Seleften birisi eşini boşamıştı. Ona boşamanın sebebi sorulduğunda o şöyle cevap verdi: “Ben çocuklarımın annesi hakkında kötü sözler söylemem.” O kadın başka bir erkekle evlendiğinde, ilk eşine neden onu boşadın? diye sorulduğunda o şöyle dedi: “Benim başkasının karısı hakkında bir şeyi söyle-meye hakkım yoktur.” Bu edep ne güzeldir.
On dördüncü edep: Boşanmada ve boşandığı eşine tekrar dönmede şahit bulundurmak gerekir:
Yüce Allah ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “İddet müddetlerini doldurduklarında onları ya meşru ölçüler içerisinde (nikahınız altında) tutun, veya meşru ölçülere göre onlardan ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi yaptıklarınıza şahit tutun. Şahitliği de Allah için eda edin. İşte Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere bununla öğüt verilmektedir.”[13]
İmrân b. Hüseyin’e (r. a.) karısını şahit olmadan ric’î talakla boşayıp sonra cinsel ilişkide bulunan kişi hakkında soruldu. İmrân dedi ki: “Senin boşaman ve boşadığın eşine tekrar dönmen sünnete aykırıdır. Boşaman ve tekrar nikâhına geri alman için şahit tut ve bir daha bu işi yapma!”[14]
Şahit tutma işi, kocanın eşini boşamasına daha fazla engel olur. Ve hakları korumaya da en yakın bir eylemdir. Şüphesiz ki; şayet koca boşama için şahit tutmazsa, bazen ölebilir ve eşi gelip onun mirasından hakkını isteyebilir. Onun boşandığını hiç kimse bilmediği için hakkı olmayan mirası alır. Bir erkek karısını boşarsa ve boşadığına dair şahit tutarsa, sonra gizlice onun nikâhını geri alırsa ve şahit tutmazsa, adam ölebilir. Kadın miras hakkını ister. İnsanlar o kadını mirastan mahrum bırakırlar. Çünkü onlar o kadının boşandığını bilirler fakat kocasının onun nikâhını tekrar geri aldığını bilmiyorlar. Bazen koca karısını boşar ve onu boşadığına dair şahit tutar. Sonra onun nikâhını şahit tutmadan geri alır ve o kadın kocasından gebe kalır. İnsanlar, kocasının onun nikâhını geri aldığını bilmiyorlar ve o kadın hakkında kötü zanda bulunurlar. Hakları korumak için şahit tutmak çok önemlidir.
On beşinci edep: Boşanan kadını evden çıkarmamak gerekir:
Yani bir kadın ric’i talak ile boşanmışsa -ilk defa veya ikinci defa- o kadın kocasının evinden çıkarılmaz. Kocasının da onu evinden çıkarması caiz değildir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “…Apaçık bir hayasızlıkta bulunmadıkça, onları (kadınları, iddet/ zorunlu bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, belki de Allah, boşanma-dan sonra (yeni) bir durum ortaya çıkarır.”[15] Yani belki Yüce Allah kocayı yaptığı işten dolayı pişmanlık duyar bir hale getirir ve bu durum üzerinde düşündükten sonra talakını/ boşamasını geri alır. Veya o karısının özlemini çeker ve ondan istediğini elde etmek ister ve onun nikâhını geri alır. O kadın, apaçık bir hayasızlık yapmadıkça kocasının hakkı için kendi evindedir. Bu durum, zamanımızda insanların çoğunun – hattâ en büyük bir kısmının- yaptıklarına aykırıdır. Onlar, sadece boşama ile kadını evden çıkarıyorlar. Ve onu ailesinin evine atıyorlar. Açıkça (ayetten) anlaşıldığına göre bu İslam hukukuna aykırı bir uygulamadır. Bu davranış, bazen kadının ailesinin inat etmesine sebep olur. Ve onlar kocasına tekrar dönmemesi için kadına baskı yaparlar. Kadının kocasının evinde kalmasına gelince, bu boşanmadaki güzel bir davranıştır. Yukarıda geçtiği gibi kocanın talakını geri almasına daha yakındır.
On altıncı edep: Hülleye başvurmaya mecbur kalmamak gerekir:
İnsanlardan bazıları çok düşünmeden eşini üç talakla boşayıp sonra pişman olurlar. Bu durumda artık o kadın ona haramdır. Tekrar evlenebilmek için kadının başka bir erkekle normal bir evlilik yapıp ondan boşanması gerektiğini biliyorlar. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Eğer koca, karısını bu iki talaktan sonra (üçüncü talakla) boşarsa, kadın başka bir kocaya varmadıkça ilk kocası ona helal olmaz. Eğer (ikinci koca) kadını boşarsa, Allah’ın koyduğu sınırları koruyacaklarını inanmaları halinde, tekrar (nikâhla) birbirine dönmelerinde kendilerine bir sakınca yoktur. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Allah, bunları, bilen bir kavim için açıklar.”[16] Bazı insanlar, boşanmış bir kadınla evlenmesi için para ile bir erkek tutarlar. O adam da kadın ilk kocasına helal olsun diye onu boşar. Bu adama da “helal kılan” ismini verirler. Peygamberimiz o adama “ödünç teke” ismini vermiştir. Bu eylem, haramdır, caiz değildir. Çünkü Hz. Peygamberimiz (s. a. s.), şöyle buyurmuştur: “ Allah, hülle yapana ve yaptırana lanet etsin.”[17]
Şu da bilinmelidir ki üç talakla boşanan bir kadın, başka bir erkekle isteyerek evlenip ve bu (ikinci) kocası İslâm hukukuna uygun onunla cinsel ilişkide bulunursa böylece koca onun balcığını, kadın da kocasının balcığını tatmadan yani onunla cinsel ilişkiye girmeden kadın ilk kocasına helal olmaz. Sonra ikinci kocası, dilerse o kadını eşi olarak yanında durdurabilir, isterse onu boşayabilir. Şayet (ikinci) koca o kadını (kendi iradesiyle) boşarsa, kadın iddeti (boşanmadan sonraki zorunlu bekleme süresi) bitince birinci kocasına (nikâhla) helal olur. Bir kadın efendimize gelerek ilk kocasına dönmek için ikinci kocasından boşanmak istedi. Efendimiz de şöyle dedi: “Herhalde sen Rifâ’a’ya geri dönmek istiyorsun? Hayır! O senin sen de onun balcığını tadana kadar olmaz.”[18] İnsanların bu tehlikeli durum için uyanık olmaları gerekir ve İslâm’a uygun olmayan uygulama-lardan sakınmaları gerekir.
ÇOK ÖNEMLİ BİR UYARI:
İnsanların çoğu üç talak ile boşanmış kadının, başka bir erkekle evlenip ondan boşandıktan sonra ilk kocasını dönüp onunla evlenmesinin mümkün olduğunu zannediyorlar. Bu iş, insanların zannettikleri gibi değildir. Bilakis karı ve kocanın boşanmaya sebep olan etkenlerin ortadan kalktığına kesin olarak inanmaları gerekir. Ve onlardan her birinin kendisini düzeltmeye karar verdiğine inanmaları gerekir. Aksi takdirde, aralarındaki boşanma sebepleri hala mevcut ise ve tekrar evlenseler bile, ikinci kez boşanma gerçekleşecektir. Bu durumda ikinci defa evlenmeleri uygun değildir. Kur’an-ı Kerimde bu konuyla ilgili yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Karı ve kocanın Allah’ın koyduğu sınırları koruyacaklarına inanmaları halinde, tekrar (nikâhla) birbirine dönmelerinde kendileri için bir sakınca yok-tur.”[19]
Bu ayetten delilimiz; Yüce Allah’ın; “Allah’ın koyduğu sınırları koruyacaklarına inanmaları halinde…” sözüdür. Bu önemli konuda çok dikkatli olmak gerekir. Böylece insanlar, Allah’ın dinine göre helal olmayan bir nikahı helal kılmasınlar.
On yedinci Edep: Boşanan kadının şer’î iddet süresine riâyet etmesi gerekir:
Yüce Allah, ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç aybaşı hâli süresi (hayız veya temizlik müddeti) iddet beklerler.”[20] Bu ayetteki ( قُرْءٌ ) “Kur’” kelimesi: “hayız veya temizlik” demektir.
Eğer kadın hayız göremeyecek kadar küçükse, ya da hayızdan kesilmişse, onun iddeti üç aydır. Kadın hamileyse iddet süresi doğum yapana kadardır.
Yüce Allah, boşanan kadınlar için bir iddet (bekleme süresi) belirlemiştir. Onlar, bu süre içinde kendi başlarına beklerler.
Çünkü Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur: “ Kadınlarınız içinden adetten kesilmiş olanlarla, henüz adet görmeyenlerin iddetleri hususunda tereddüte düşerseniz bilin ki, onların iddeti üç aydır.”[21]
Gebe olarak boşanmış kadının iddeti, doğum yapmakla tamamlanır. Çünkü Yüce Allah Şöyle buyurmuştur: “Gebe olanların iddeti (bekleme süresi) ise, doğum yapmalarıyla tamamlanmıştır.”[22]
Boşanmış olan kadının iddet zamanında Allah’tan korkması gerekir. Bu iddet müddeti esnasında, başka biriyle evlenmeye yeltenmemelidir. Çünkü şayet rici’ talak ile boşanmışsa hala kocasına aittir. İddet müddeti esnasında kocasının herkesten daha fazla onu geri almaya hakkı vardır.
Şayet kadın üç talak ile boşanmışsa iddet süresinde onun başka bir erkekle evlenmesi caiz değildir. Boşanmış kadının iddet süresi içinde Allahtan korkması gerekir. Ve böylece evlenmeden iddeti bitinceye kadar sabretmesi gerekir.
On sekizinci Edep: Boşanmış kadının hamile olduğunu saklamaması gerekir:
Kadın boşandığında hamile ise nesebin karışmaması için bu durumu eşinden saklamamalıdır. Şayet kadın gebe olduğunu gizlerse ve başka bir adamla evlenirse nesepler karışır. Yüce Allah, aşağıda zikredilen ayette boşanmış ve iddet halindeki kadınların evlenmelerini haram kılıyor: “Eğer onlar (boşanmış kadınlar), Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığı şeyi (çocuğu) gizlemeleri onlara haramdır.”[23] Baba başkasından daha fazla çocuğunda hak sahibidir.
On dokuzuncu Edep: Boşanmadan dolayı oluşan kötü sonuçlardan uzak durmak gerekir:
İnsanlardan çoğu, boşanma ile evlilik hayatı bittikten sonra birbirlerine ebedî düşman olurlar. Akraba iseler, akrabalık bağlarını sonsuza dek koparırlar v.s. Bu Allah’ın haram kıldığı bir şeydir. Çocuklar, onu sevmesinler ve ondan nefret etsinler diye eşlerden biri, çocukların yanında diğerini kınayabilir ve onun kusurlarını sayabilir ki bu gibi durumlarda bazen çocukların anne ve babalarından birisine eziyet etmelerine sebep olur. Böylece o çocuklar ahiretlerini kaybederler. Bazen boşanmış eşlerden her birinin diğerine iftira etmesine sebep olabilir. Veya eşlerin mahkemeler huzurunda yargılanmaları için uzun yolculuklara çıkmaları gerekir. Bazen onlardan birisinin diğerini mahvetmesine sebep olabilir. Bütün bu saydıklarımız, sakınılması gereken ve yapılmaması lazım olan vahim sonuçlardandır. Şüphesiz bunlar, Yüce Allah’ın yasakladığı davranış ve eylemlerdendir.
Yirminci Edep: Boşanmış kadının kocasına dönmesini yasaklama-mak gerekir:
Eğer kadın ric’î talakla boşanmışsa ve iddeti biterse, sonra iyilikle ve şeriata uygun bir şekilde kocasına dönmek isterse onun ailesi buna engel olmamalıdır. Yüce Allah bir ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “( Karı koca) Kendi aralarında iyilikle anlaştıklarında evlenmelerine engel olmayın.”[24]
Bu Yüce Allah’ın boşanma ile ilgili tespit etmeyi bize müyesser kıldığı edeplerin sonuncusudur. Bu edeplerin sayısı yirmi edeptir. Alemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun.[25]
[1]– Nisâ suresi, 4:34-35.
[2] -Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5: 277; Ebu Dâvud, Sünen, (No: 2226); Tirmizî, Sünen, (No:1187). Tirmizî bu hadisin “ hasen” olduğunu belirtmiştir; İbn Mâce, Sünen, (No: 2055); İbn Hibbân, İhsân, No: 4172; El-Hâkim, el-Müstedrek, 2:200. El-Hâkim bu hadisin “ sahih” olduğunu belirtmiştir. Zehebî de El-Hâkimin bu görüşünü benimsemiştir; el-Elbânî, Sahihu’l- câmi’, (No: 2706).
[3] – et-Tirmizî, Sünen, (No: 1186). Bu hadis, Sevbân’dan rivâyet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, (No: 6681).
[4] – Ebu Dâvud, Sünen, (No: 2194); Tirmizî, Sünen, (No:1184). Tirmizî bu hadisin “ hasen” olduğunu belirtmiştir; İbn Mâce, Sünen, (No: 2039); El-Hâkim, el-Müstedrek, 2: 198. El-Hâkim bu hadisin “ sahih” olduğunu belirtmiştir. Zehebî de El-Hâkimin bu görüşünü benimsemiştir. Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahihu’l- câmi’, (No: 3027).
Ric’at: Talak-ı ric’îden sonra iddet süresi içinde bu süre henüz sona ermemiş olan nikahı söz ya da fiil ile devam ettirmek istemektir.
[5]– Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6: 276; Ebu Davud, Sünen, (No: 2193); İbn Mâce, Sünen, (No: 2046); el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 7: 357; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2: 198. El-Hâkim bu hadisin “sahih” olduğunu belirtmiştir; Darekutnî, Sünen, (No: 440). Bu hadis, ‘Âişe’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahihu’l-câmi’, (No: 7525).
[6] – Nisa suresi, 4: 35.
[7] – Buhârî, Sahîh, (No: 5152, 6601). Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.
[8] – Talak suresi, 65: 1.
[9] – Buhârî, Sahîh, (No: 5251); Müslim, Sahîh, (No: 1471). Bu hadis, İbnu Ömer’den rivâyet edilmiştir.
[10] – Bakara suresi, 2: 229.
[11] – Bakara suresi, 2: 229.
[12] – Talak suresi, 65: 2.
[13] – Talâk Suresi, 65: 2.
[14] – Ebu Dâvud, Sünen (No: 2186). Bu hadis, İmrân’dan rivâyet edilmiştir; El-Elbânî, Sahihu Ebi Dâvud, (No: 1915).
[15] – Talak Suresi, 65:1.
[16] – Bakara suresi, 2: 230.
[17] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1: 83, 87; Ebu Dâvûd, Sünen, (No: 2076); İbnu Mâce, Sünen, (No: 1935); Tirmizî, Sünen, (No:1119); Bu hadis, Hz. Ali’den rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi, Câbir, İbnu Abbâs, Ebû Hüreyre ve İbnu Mesud’dan rivâyet edilmiştir; El-Elbânî, Sahihu’l Câmi’, (No: 5101)..
[18] – Buhârî, Sahîh, (No: 5260); Müslim, Sahîh, (No: 1433) Bu hadis, Hz. Aişe’den rivâyet edilmiştir.
[19] – Bakara Suresi, 2: 230.
[20] – Bakara Suresi, 2: 228.
[21] – Talak Suresi, 65: 4.
[22] – Talak Suresi, 65: 4.
[23] – Bakara suresi, 2: 228.
[24] – Bakara suresi, 2 : 232.
[25] Detaylı bilgi için bakınız: İbnu Hacer, Fethu’l bârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî, 9: 258 ve devamı; Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim, 10: 88 ve devam; el-Fâsî, Cem’ul Fevâid, 1:400 ve devamı; İbnu Belbân, El-İhsân bi tertîbi Sahîhi İbni Hibbân, 6: 228 ve devamı; el-ELBÂNÎ, Nâsıruddîn, Muhammed, İrvâu’l–Ğalîl fî Tahrîci Ehâdîsi Menâri’s-Sebîl, 7:100 ve devamı ve diğer kaynaklar.
Bir yanıt bırakın