BEŞİNCİ FASIL MUSİBETLER VE SIKINTILARIN EDEPLERİ

 

 

BEŞİNCİ FASIL

MUSİBETLER VE SIKINTILAR ÂDABI

 

Hayatında malın zayi olması, değerli birini kaybetmesi, hastalık ve benzeri musibetlerin başına gelmediği neredeyse hiçbir insan yoktur. Müslümanın bu musibetler karşısında nasıl bir edep takınması gerektiğini bilmesi gerekir. Bu edepler şunlardır:

Birinci Edep : Musibetlere karşı sabırlı olmak

Bu edeplerin en büyüğü, Müminin başına gelen musibetlere karşı sabretmesidir. Öfkelenmekten kalbi alıkoymak, şikâyetten dili alıkoymak ve yanaklara tokat atmak, elbise yakalarını yırtmak, saçı yolmak ve cahiliye âdeti gibi bağırıp çağırmak gibi Allah’ı kızdıran davranışlardan uzuvları alıkoymak sabretmenin çeşitlerindendir. Peygamber efendimizin (s.a.v.): “Gerçek sabır, musibetin geldiği ilk anda gösterilen sabırdır.”[1] hadis-i şerifinin mucibince insanın musibet haberini ilk duyduğu anda bu sabrı göstermesi gerekir.

Bazı insanlar kendisine musibet haberi gelince bahsi geçenlerden Allah’ın haram kıldığı birçok şeyi yapar daha sonra sakinleşip biraz rahatlayınca şöyle söylediğini görürsün: “Allah’ım bize sabır ver! Sabır (nimeti) için Allah’a hamdolsun” gibi ifadeler kullanır. Hani sabır, musibetin geldiği ilk anda gösterilecekti!

İnsanın tahammülsüzlük ve öfkenin Allah’ın takdir ettiğinden hiçbir şeyi geri çeviremeyeceğini, durumun hakikatine herhangi bir etkisi olmayacağını ve bunun ötesinde Allah’ın gazabından başka insana hiçbir fayda sağlamayacağını bilmesi, onun sabretmesine yardımcı olan etkenlerdendir.

Ancak güzel bir şekilde sabrederse, buna karşılık mükâfat alır. Nitekim takdir edilen gerçekleşmiş ve olan olmuştur. Eğer sabretmezse günahkâr olur ki her halükarda takdir edilen gerçekleşmiştir. Onun için hayvanların zorunlu sabrı gibi değil, kendi isteğiyle muttakilerin sabrı gibi sabretsin.

İkinci Edep : Musibetin mükâfatını umarak sabretmek

Kişinin bu sabırda Yüce Allah’dan mükâfat umması gerekir ve Allah’ın vadettiği ecir ve sevap için sabretmeli. Sabreder çünkü Yüce Allah, Lokman Suresi 17. ayette şöyle buyurarak ona sabretmeyi emretmiştir : “Başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunla, azmedilmeye değer işlerdir.” Kişi, kendine göre değerli birini kaybettiğinde Peygamber efendimizin (s.a.s.) : “Yüce Allah şöyle buyurur: Mümin kulumun dünya ehlinden sevdiği birini aldığımda o da (sabredip) karşılığında mükâfatını umarsa, benim katımda onun mükâfatı ancak cennet olur.”[2] sözünü hatırlaması gerekir. Hadiste geçen “safiyyehu” kelimesi, evlat veya baba gibi yakınlarından sevdiği kişi demektir. İşte böyle Yüce Allah, musibetlere sabretmeye karşılık büyük bir sevap vadetmiştir. Fakat şu şartla Yüce Allah, Ra’d Suresi 22. ayette: “Ve onlar rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabredenlerdir.” buyurduğu gibi sabır, Allah’ın rızasını elde etmek için olmalıdır. Sabır, mağlup olmuş kişisinin mecburi gösterdiği bir sabır gibi değil, Allah için olmalı ve Allah’ın kaderine razı olmuş ve boyun eğmiş kişinin sabrı gibi olmalıdır.

Üçüncü Edep : İstircâ’ ve felaket duasını okumak gerekir:

Kişi başına bir felaket geldiğinde şöyle dua eder: “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve şüphesiz biz O’na döneceğiz. Allah’ım musibetimden dolayı bana mükâfat ver ve onun yerine bana daha hayırlısını ver.” Nitekim Yüce Allah Bakara suresi 155. 156. ve 157. ayetlerinde şöyle buyurmuştur :  “Sabredenleri müjdele! Ki o sabredenlere bir belâ geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve şüphesiz biz sonunda yine O’na döneceğiz” derler. İşte onlara Rablerinden bağışlamalar ve rahmet vardır.  Ve doğru yola ermiş olanlar da ancak onlardır.”

Peygamber efendimiz de (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir Müslümanın başına bir belâ gelirde o da Allah’ın emrettiğini “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve şüphesiz biz O’na döneceğiz. Allah’ım! Musibetimden dolayı bana mükâfat ver! Ve onun yerine bana daha hayırlısını ver.” söylerse Yüce Allah ona daha hayırlısını verir.”[3] Ümmü Seleme şöyle demiştir:  “Ebu Seleme vefat edince Müslümanlardan hangisi Ebu Seleme’den daha hayırlıdır ki? Onun evi Allah resulüne (s.a.s.) hicret eden ilk evdir. Bunu dedim ama Allah bana (ondan daha hayırlısı olan) Allah resulü ile evlenmeyi nasip etti.”

Musibete uğrayan kişi aynı zamanda şöyle der: “Rabbim Allah’tır hiçbir ortağı yoktur.” Şüphesiz bu, Allah’ın izniyle bela ve musibetleri ondan kaldırır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.)  şöyle buyurmuştur: “Dert, keder, hastalık ve sıkıntı kime isabet ederse o da; Rabbim Allah’tır hiçbir ortağı yoktur söylerse bu durum ondan giderilecektir.”[4]

Musibete uğrayan kişi, Peygamber efendimizin (s.a.s.) buyurduğu kederli kişinin duasıyla da dua eder. Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:  “Kederli insanın duaları şunlardır; Allah’ım sadece senin rahmetini umarım. Göz açıp kapayıncaya kadar bile beni nefsimle baş başa bırakma. Bütün işlerimi ıslah eyle. Senden başka hiçbir ilah yoktur.”[5]

Musibete uğrayan kişi, Peygamber efendimizin (s.a.s.) yaptığı dualar ile dua eder. “Şüphesiz O (s.a.s.) bir şey kendisine sıkıntı verdiği zaman şöyle derdi: Ya Hay! Ya Kayyum! Rahmetinle senden yardım diliyorum.”[6]

Dördüncü Edep: Allah’ın öfkesine sebep olan her şeyden sakınmak

Yani açıktan kötü sözler sarf etmek, yüze vurmak, elbise yakasını yırtmak, yüzü tırmalamak, saçı yolmak, bağırıp çağırmak, halini insanlara şikâyet etmek, ölmeyi istemek, helak olmayı ve yok olmayı istemek bunların tamamı Allah’ın öfkesine sebep olan ve sakınılması gereken şeylerdir. Bütün bunlar musibetlere karşı sabırlı olmaya ve ona razı olmaya ters düşer. Bunlar hakkında bu kitabımızda cenazeler edepleri konusunda ve hasta ziyareti konusunda detaylı açıklamaları bulursun.

Beşinci Edep : İnsanlara şikâyette bulunmamak gerekir:

İnsanın kendisini yaratan Halik’ı=Yaratıcıyı, insanlara şikâyet etmesi, şikâyet derecelerinin en aşağı ve en kötüsüdür. Kendi nefsinden ve annesinden bile kendisine karşı daha merhametli olan merhametlilerin en merhametlisi Allah’ı şikâyet etmiş olur. Onu imtihan etti diye Yaratıcı olan Allah’ı mahlûka şikâyet ediyor. İnsanlar Yüce Allah’tan kendisine karşı daha mı merhametlidirler? Şair ne kadar da doğru söylemiş:

Bir musibet sana geldiğinde kerim insanın sabrı ile sabret çünkü o daha metindir.

Mahlûkata şikâyet ettiğin zaman merhametliyi, merhamet etmeyene şikâyet etmiş olursun.

Altıncı Edep : Ölümü anmakla musibeti nefse kolaylaştırmak

Ölümü hatırlamak ve asıl büyük musibetin canı yitirmek, ruhun çıkması ve amelin kesilmesi olduğunu bilmek bütün bunlar, musibete uğrayan kişinin başına gelen musibetin ölüm musibeti ile karşılaştırıldığında daha basit ve daha küçük olduğunun şuuruna varmasını sağlar. Şüphesiz Yüce Allah, Maide suresi 106. ayetinde “…şayet seyahatte iken başınıza ölüm musibeti gelmişse…” buyurarak ölümü musibet olarak isimlendirmiştir. Allah’ın elçisi (s.a.s.) “Lezzetleri yok eden yani ölümü çokça anın. Kişi maişet darlığında ölümü anarsa, ona genişlik verir ve ölümü bollukta anarsa ona darlık verir.”[7] diye buyurduğu hadis-i şerifi de ölümü hatırlamanın musibetleri hafifleteceğine delalet eder.

Yedinci Edep : Peygamberin (s.a.s.) vefatını hatırlamakla musibetin nefse hafif gelmesini sağlamak

Şüphesiz Peygamber Efendimizin (s.a.s.) vefatı ve vahyin kesilmesi ümmetin ve her Müslümanın başına gelen en büyük musibettir. Başına musibet gelen kişi, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) vefatı ile meydana gelen bu büyük musibeti hatırlaması, kendi musibeti ona hafif olmasını sağlayacaktır. Çünkü büyük musibet, ancak kendisinden daha büyük musibeti göz önüne getirmekle küçük görülür. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizden birinizin başına bir musibet geldiğinde benin (vefatım) ile başına gelen musibeti hatırlasın. Çünkü bu en büyük musibetlerdendir.”[8] Bu musibeti hatırlamak, insanın kendi başına gelen musibetini hafif kılar. Peygamberimiz (s.a.s.), başka bir hadis-i şerifinde de şöyle buyurmuştur: “Benim (vefatım) ile meydana gelen musibet, musibetleri hakkında Müslümanlara teselli olsun.”[9]

Sekizinci Edep : Musibetlerde nimeti görebilmek

Müslüman bir kişi musibetinde Yüce Allah’ın kendisine nimet verdiğini görmesi, musibet karşısında göstereceği edeplerdendir. Bu musibet, içinde Yüce Allah’ın birçok nimetini barındırır. Şüphesiz ki musibet, işin hakikatinde sıkıntı suretinde verilmiş bir ikramdır. Bu nimetlerden bazıları şunlardır:

  1. Başa gelen musibet, bundan daha büyük de olabilirdi. Bir kısım malı kaybetme yerine malın tamamı da yitirilebilirdi. Bir evladı kaybetme yerine evlatların tamamı kaybedilebilirdi. Bir tek hastalık yerine birçok hastalığa da duçar olabilir ya da ölebilirdi. Böylece bazı musibetler, bazı musibetlerden daha küçüktür. Kişinin, kendi musibetinden daha büyük musibet başına gelmiş etrafındaki kişilere bakması gerekir.
  2. Musibetin din hakkında olmayıp dünya işlerinde olması da nimettir. Çünkü her musibetin telafisi mümkündür ancak dindeki musibetin telafisi mümkün değildir. Dinini kaybeden kişi, her şeyini kaybetmiştir.
  3. Yüce Allah, musibete karşılık ona sabretmeyi nasip etmiş. Sabırda muvaffakiyetten mahrum da edebilirdi. Dolayısıyla sabredemeyecek hatta tahammülsüz olup öfkelenecek ve her şeyini kaybedecektir.

Bundan dolayı Hz. Ömer b. el-Hattâb (r.a.) şöyle demiştir: “Başıma gelen her musibet ile Yüce Allah bana üç nimet bahşetmiştir. Birincisi musibetin dinim hakkında olmamasıdır. İkincisi bundan daha büyük bir musibet olmamasıdır. Üçüncüsü Cenabı Allah’ın bana sabretmeyi ilham etmesidir.”

Dokuzuncu Edep : Yazılmış olan kaderi hatırlamak

Şüphesiz ki mümin, bu musibetin kendisi için yazılıp takdir edildiğine kesin olarak inandığı zaman, Allah’ın takdir ettiği her şeyin muhakkak vuku bulacağını ve hiç kimsenin engel olamayacağını bir de bu musibetlerin takdir edilmesinde Allah’ın bir hikmeti olduğunu zihninde hazır bulundurduğunda başına gelen musibet, kendisine hafif gelecek ve teselli bulacaktır. Yüce Allah Hadîd suresi 22. ve 23. ayetlerinde şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu Allah’a göre çok kolaydır. (Allah) bu hususu, elinizden kaçana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız (diye açıklamaktadır). Allah, kendini beğenip böbürlenen hiç kimseyi sevmez.”

Onuncu Edep : Kurtuluşu Allah’tan ummak

Yüce Allah İnşirah suresi 5. ve 6. ayetlerinde şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten de her zorlukla beraber bir kolaylık var.” Dolayısıyla Allah’tan başka hiç kimseden kurtuluş beklenmemelidir. Çünkü bu, Allaha şirk koşmak demektir. Aynı zamanda Allah’ın rahmetinden de umut kesilmemelidir. Nitekim Yüce Allah Yusuf suresi 87. ayetinde şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz ki inkâr edenlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez!” Cenabı Allah Hicr suresi 56. ayetinde ise şöyle buyurmuştur: “Haktan sapmış olanlardan başka kim Rabbinin rahmetinden ümit keser! Dedi.”

Özellikle kişinin başına bu tür musibetler geldiği anlarda Allah hakkında ümitvar olmak her Müslüman üzerine farzdır.

İmam Şâfi’î (r.h.) şöyle buyurmuştur:

“Güzel bir sabırla ile kurtuluş ne kadar da yakın olur. İşlerinde Allah’ı gözeten kişi kurtuluşa erer./ Kim Allah’ı tasdik ederse, dokunmaz ona hiçbir eza, O’ndan kim ümit ederse Allah, ümit ettiği her yerde.”

Öyle ise, Müslüman’ın başına musibet geldiği anlarda ümidini Allah’a bağlaması farzdır. Zira musibeti ona takdir eden, o musibeti ondan kaldırmaya sadece o kadirdir.  O musibeti refaha tebdil edecek, ardından kolaylık ve lütuf bahşedecek de sadece Yüce Allah’tır. Bundan dolayı sıkıntı anında, ihtiyaç vaktinde, musibeti giderme noktasında kalbin ona ümit ile yönelmesinde, gam ve kederin giderilmesinde Allah Teâlâ’ya bağlanmanın önemli bir yeri vardır. Müslüman, sıkıntı ve musibet anında böyle olmalıdır. Zira kalbin Yüce Allah’a bağlanması, Allah’a ibadetin en yüce tezahürlerindendir. Ey Müslüman! Sakın sıkıntıları gidermeyi Allah’tan başka kimseden umma.

İşte bu, toplamda sayıları on olarak aktarmayı Allah’ın bize müyesser kıldığı musibetlerle ilgili edeplerin sonudur.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.[10]

 

YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

NÛN HARFİ

BİRİNCİ FASIL

NASİHATLA  İLGİLİ  EDEPLER

 

Şüphesiz nasihat Allah için, kitabı için, peygamberi için ve müminler içindir. Ki o (nasihat) Müslümanın üzerine vacip olan vazifelerin en önemlilerindendir. Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.s.): “Din nasihattir.” Biz kim için diye sorduk O da: “Allah için, kitabı için, resulü için, Müslümanların idarecileri ve bütün Müslümanlar içindir dedi.”[11] Hadis-i Şerifinde de buyurduğu üzere dinin tamamı nasihatten ibaret olduğunu ifade etmiştir.

Nasihat, Müslümanın, başka şeylerden önce önem vermesi kendisine vacip olan en önemli vazifelerindendir. Nitekim Peygamber Efendimizin (s.a.s.) nasihate gösterdiği ehemmiyet, (biat alırken) nasihati zorunlu kılıp onun üzerine Müslüman-lardan biat alacak dereceye ulaşmıştır. Cerîr (r.a.)’nun şöyle dediği rivayet olmuştur: “Namaz kılmak, zekât vermek ve her Müslümana nasihat etmenin üzerine Allah Resulüne (s.a.s.) biat ettim.”[12]

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Müslümana doğru nasihat etmek, din kardeşinin haklarından bir tanesi olduğunu bildirmiş ve şöyle buyurmuştur: “Müslümanın Müslüman üzerinde altı hakkı vardır; onunla karşılaştığın zaman ona selam ver, seni davet ettiği zaman davetine icabet et, senden nasihat istediği zaman ona nasihat et…”[13]

Bu bölüm hakkında konuşmaktan asıl maksat, Müslümanın Müslüman kardeşine yapacağı nasihati ele almaktır. Bu nasihat için öğrenilmesi gereken bir takım edepler vardır. İşte bu edepler şunlardır:

Birinci Edep : İyi niyetli olmak

Nasihat eden kişinin, başkasına yaptığı nasihatiyle Yüce Allah’ın rızasını, ecir ve mükâfatını Yüce Allah’tan elde etmeyi niyet etmelidir. Çünkü Müslümanlar için nasihatte büyük bir sevap vardır ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bir hadisi şerifinde: “Din nasihattir”[14] buyurarak nasihati, din olarak saymıştır.

Hatta Allah için, kitabı için, peygamberi için ve ayrıca tabi olmak, itaat etmek, emirleri yerine getirip yasaklardan sakınmak manasında olan nasihat, sadece Allah için olması vaciptir. Bir de Allah’ın sevabını ummak ve rızasını kazanmak için olmalıdır. Zira her türlü salih amelin kabul şartı ihlastır.

İkinci Edep: Kendisi istemese bile Müslümana nasihat ile yardımcı olmak gerekir:

Bu, Müslüman kardeşin için yapacağın tam ve mükemmel bir nasihatin gereğidir. Müslüman kardeşini belirli bir kötülüğe düşmek üzere iken gördüğünde ya da şer‘î bir hatâ yaparken veya kendisi için zararlı olan bir şeyi yapmak üzereyken veyahut bunlara benzer başka bir şey yaptığını gördüğünde kendisi senden istemese bile, sen ona nasihat etme konusunda acele etmelisin. Bu, istenmediği halde bir şeye burnunu sokmak değildir. Bilakis bu tam bir nasihatin ve onun iyiliği için kaygılanmanın gereğidir. Bazen olur ki karşı tarafın, her işe burnunu sokan ve kendisini ilgilendirmeyen şeylere müdahil olan biri olmakla seni itham etmek gibi hoşuna gitmeyen eylemlerle sana karşı tepki gösterdiğini gördüğünde tahammül etmen gerekir. Tahammül et ve nasihat etmekten de geri durma çünkü sen bu yaptıklarınla mükâfatı Allah’tan istiyorsun.

Üçüncü Edep : Nasihat için münasip bir üslup seçmek gerekir:

Bazı durumlarda insanın başkasına direk olarak nasihat etmesi mümkündür. Ancak bazı durumlarda ise iyisi olan odur ki direk o esnada nasihati yapmamaktır. Peygamber Efendimizin (s.a.s.), bir hadis-i şerifinde buyurduğu gibi: “Bazı kişilere ne oluyor da şöyle şöyle diyorlar… şöyle şöyle yapıyorlar.”[15]  Bazen de kendisi için nasihat yapılmak istenen işin ön hazırlıklarını tamamladıktan sonra nasihat edilir. Büyük veya küçük olmak veyahut önemli bir toplumsal konumda olan bir şahıs olmak gibi kendisine nasihat edilecek kişilerin farklılık arz etmesi ile üsluplar da farklı oluyor. Her üslup, her insan için uygun değildir.

 

Dördüncü Edep : Nasihatin din ve dünya işlerini kapsaması

Müslümanlardan her hangi birine nasihat eden kişi, din ve dünya işlerinin tamımı için nasihat etmesi gerekir. Dini ve dünyası hakkında onun için faydalı olduğunu gördüğü ve bildiği şeylerde ona nasihat eder. Müslüman kardeşine nasihat etmek için her ne zaman bir fırsat ve imkân bulduğunda ona nasihat etmede geri durmamalısın. Kendisine vacip olan dini bir konuda kusurlu davrandığını gördüğün zaman bu konuda ona nasihat et. Harama düştüğünü gördüğün zaman onu terk etmesi için ona nasihat et. Dünya işlerinin her hangi birini yapmaya yöneldiğini gördüğünde ve maslahatı gereği o işten uzak durması ve terk etmesi gerekiyorsa bu konuda ona nasihat et. Aynı zamanda kendisinin menfaati olan bir şey hakkında gafil ve habersiz olduğunu gördüğünde ona nasihat edip o işe dikkatini çek. Zira dünya ve ahiretin hayırlı işleri hakkında kendi nefsi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemesi her Müslümana vaciptir.

Beşinci Edep : Nasihati gizli yapmak

Yani nasihat, insanların gözü önünde değil de gizli olmalıdır. Çünkü insanların çoğu, açıkça yapıldığı zaman, nasihati kabul etmezler. Bu da başkalarının önünde utanmaları veya ayıplanma ve küçük düştüklerini düşünmeleri sebebiyledir. Bundan dolayı suçluluk sebebiyle gururlarına dokunur ve nasihati kabul etmeyi reddederler. Çünkü yapılan nasihat o zaman rencide etmeye benzer ki o da kınamak ve azarlamak manasını taşır. Ancak gizlice ve tenhada yapılan nasihat, bu anlamları taşımaz ve bundan dolayı da genellikle nasihat kabul görülür. Nasihat edilen kişi de kendisine nasihat edilmesinde herhangi bir sıkıntı ve kusur görmez.

Kendisine Allah rahmet eylesin İmam eş-Şâfi’î de şöyle buyurmuştur:

“Tek başıma iken bana nasihat et, ancak toplum içinde bana nasihat etmekten sakın / Çünkü insanlar içinde nasihat etmek, dinlemeye razı olmadığım bir çeşit kınamadır. / Eğer bana muhalefet edip sözlerime karşı çıkarsan, itaât ile karşılaşmadığın zaman da bana kızma.”

Başka bir yerde de şöyle buyurmuştur:

“Kim kardeşine gizlice nasihat ederse, ona gerçekten nasihat etmiş ve onu olgunlaştırmıştır, kim de ona açıkça nasihat ederse onu rezil etmiş ve onun saygınlığını zedelemiştir.”[16]

İşte bu, toplamda sayıları beş olarak aktarmayı Allah’ın bize müyesser kıldığı nasihat edepleridir. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.[17]

[1]– Buhârî, Sahîh, Cenâiz, 31; Müslim, Sahîh, No: 926. Bu hadis Enes’ten rivayet edilmiştir.

[2] -Buhârî, Sahîh, No: 4624. Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir.

[3]– Müslim, Sahîh, No: 918. Bu hadis, Ümmü Seleme’den rivayet edilmiştir.

[4] – Taberanî, Cami’ul-Kebir, 24/396. Bu hadis,  Esmâ binti ‘Umeys’ten rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahihu’l- Câmi’, No: 6040.

[5] – Ahmed b. Hambel, Müsned, 5/42; Ebu Davud, Sünen, No:5090; İbn-i Hibbân, el-İhsân, No: 966. Bu hadis, Ebi Bekre’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahih’ul- Cami’,  No: 3388.

[6] – Tirmizî, Sünen, No: 3524. Bu hadis,  Enes b. Malik’ten rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahih’ul- Câmi’.

[7] – el-Beyhakî, eş-Şu’ab, No: 10559, 10560; İbn Hibbân, el-İhsân, 4:282,283. Bu hadis, Ebû Hüreyre’den rivayet edilmiştir; el-Bezzâr, Müsned, 4:240; el-Beyhakî, Şu’ab, No: 4833. Bu hadis Enes’ten rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 1211.

[8] – Beyhakî, Eş-Şu’ab, No:10152;  İbn ‘Adî, el-Kâmil, 5:174; Bu hadis, İbn Abbas’tan rivayet edilmiştir.  Taberanî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, 7:6718. Bu hadis, Sabit el-Cumehi’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîh’ul-câmi’, No: 347.

[9] – Bu hadisi El-Elbanî, Sahih’ul-câmi’de aktarmış , No: 5459. El-Elbânî, bu hadisi, İbnu’l-Mübarek’e nisbet etmiştir. İbn’ul-Mübarek Mürsel hadis olarak El-Kasım’dan rivayet etmiştir.

[10] – Daha fazla bilgi için bkz: İbn’ul-Kayyim, ‘Uddetu’s-Sabirin; el-Fâsî, Cem‘u’l-Fevâid, 2/487 ve diğer kaynaklar.

[11] – Müslim, Sahîh, No:142. Bu hadis, Ma’kil b. Yesâr’dan rivayet edilmiştir.

[12] – Buhârî, Sahîh,  No: 57, 524, 1401, 2157, 2715); Müslim, Sahîh, No: 56. Bu hadis, Cerîr’den rivayet edilmiştir.

[13] – Müslim, Sahîh, No: 2162. Bu hadis, Ebû Hüreyre’den’den rivayet edilmiştir. Sahîhayn’da geçen bir rivayette….. Müslümanın Müslümen üzerinde beş hakkı vardır….

 

[14] – Müslim, Sahîh, No: 55. Bu hadis, Temîm b. Evs’ten rivayet edilmiştir.

[15]– Ğazâlî, İhyâu ‘ulûmi’d-dîn, 3. 145.

[16]Mühezzeb şerhi el-Mecmu‘un önsözü, 1/3.

[17] – Daha fazla bilgi için bkz: İbn’u Receb, “Nasihat ile Kınama Arasındaki Fark” adlı kitabı; eş-Şeyh es-Sa’dî’nin bütün eserleri,  2/13, 4/179, 5/396, 7/46); es-Sefârinî, Ğızau’l-elbâb bi Şerhi Menzumetu’l-âdâb, 1/44;  Mervezî, Ta’zimu Kadri’s-Salât, 2/637.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.