ALLAH İÇİN OLAN KARDEŞLİĞİN KURALLARI VE HAKLARI

 

    İKİNCİ BÖLÜM
ALLAH İÇİN OLAN KARDEŞLİĞİN KURALLARI VE HAKLARI

Şüphesiz ki İslamın teşvik ettiği en önemli işlerden birisi de Allah için kardeşliktir. Allah, bununla müminlere bol lütufta bulunmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.”[1]

Her şeyden münezzeh olan yüce Allah, mü’minleri bu kardeşliği korumanın vacipliğine yönelterek şöyle buyurmuştur; ” Müminler, ancak kardeştir.”[2]

Bunun için her Müslümanın, müslüman kardeşi ile olan kardeşlik bağlarını güçlendirmeye, devamlı hale getirmeye her vesile ile korumaya ve kardeşliği, kötüleştiren ve parçalayan şeylerden korumaya aşırı gayret göstermelidir. Bu da ancak kardeşlik haklarını yerine getirmek ve ona bağlı olan usul ve kurallara uymakla olur. Allah’ın izni ile Allah için olan kardeşlikle ilgili dile getireceğimiz bazı usul ve kaideler şunlardır:

Birinci Edep:  Samîmi Bir Niyet

Her söz ve âmelde samîmi bir niyet gereklidir. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ameller, ancak niyetlere göredir; herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur. Kimin hicreti, Allah ve elçisi (rızası ve hoşnut-lukları) için ise, onun hicreti Allah ve elçisine yönelik sayılır. Kim de elde edeceği bir dünya malı veya evleneceği bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye göredir.”[3] Bu hadiste ifade edildiği üzere, her iş ve sözde insanın samîmi bir niyeti olması gerekir. İnsan, din ve dünya işlerinde kendisine yardımcı olacak ve Allah’a ibâdette işini kolaylaştıracak samîmi bir dost ve kardeş edinmeye niyet ederse, Allah da bu samîmiyetten dolayı (onları bu iki dostu) beraber hayra ulaştırır. Aradaki kardeşlik ve dostluğu da korur.

İkinci Edeb:  Samîmi ve Mü’min Bir Dost ve Kardeş Edinmek

Bu da Allah’ın şu âyetlerdeki hükümlerinin gereğidir: “Müminler, ancak kardeştir.”[4] ve “…O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz…[5]

Peygamber efendimizin (s.a.s.) şu hadiste buyurduğu gibi: “Ancak mümin kimse ile arkadaşlık et!”[6] Müminler dışındaki kimselerle dostluk kurmak ise Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek kabilinden bir şey değildir. Doğrusu bu davranış, imana zarar veren durumlardan birisidir.

İnanmayanlarla dostluk kurmak, dünyada ve âhirette vebal gerek-tirir. Dünyalık işlerde de inkâr eden veya günahta ısrar eden kişiye güvenil-mez. Her ne olursa olsun, ona güvenmek mümkün değildir. Çünkü inkâr edenin İslam ehline olan kini, ona baskın gelebilir. Dünyadaki duruma gelince kâfir ve günahkâr kimsenin arkadaşlığına güvenilmez. Onun kendi dininden olan kimseyi sevmesi veya günahkârın tabiatı ona baskın gelebilir. Müslüman arkadaşına bazen ihânet edebilir. O’na Allah’a ibadet etmede yardımcı olmadığı gibi ilerde onu günaha bile teşvik edebilir. Ahirette ise inkar eden dost, mü’ mine acımasız bir düşman olur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar, birbirine düşman olurlar.”[7]

Üçüncü Edeb:  Allah İçin Sevmek

Arkadaş ve dostun sevgisi, akrabalık ve ticaret gibi dünyalık işler için değil, sadece Allah için olmalıdır. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:  “Üç haslet vardır; bunlar kimde bulunursa o kişi, imanın tadını tadar: Allah ve Rasûlü’nü, bu ikisinden başka her şeyden fazla sevmek. Sevdiği kişiyi sırf Allah için sev­mek, (Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra) Küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.”[8] 

İşte gerçek sevgi budur. Bu da imanın en sağlam bağı ve en büyük şubesidir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur:  “İman bağlarının en sağlamı, Allah için dost edinmek, Allah için düşmanlık etmek, Allah için sevmek ve Yüce Allah için buğzetmektir.[9] Dünyalık bir amaç için sevmek, o amacın ortadan kalkmasıyla ortadan kalkar.  O da geçici ve sıkıntılı bir sevgi olup, kalıcı değil ve sahibine hayır getirmekten yoksun olur. Çoğu zaman çekişmeler başlar başlamaz en önemsiz sebeplerden dolayı bu dostluklar düşmanlığa dönüşür.

Dördüncü Edeb: Allah İçin Kendisini Sevdiğini Kardeşine Haber Vermesi

Yani kardeşine Allah için kendisini sevdiğini haber vermesi sevgiyi celbeder ve aradaki ülfeti çoğaltır. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa evinde onu ziyaret ederek, onu sevdiğini ona bildirmesi sünnettir. Allah için onu sevdiğini söylesin.”[10] Peygamberimiz başka bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Biriniz kardeşini seviyorsa, evinde onu ziyaret etsin ve onu Allah için sevdiğini söylesin.”[11] Bu ne güzel bir edeptir! Nefse etkisi ne kadar da büyüktür! Bunu yapanlar ne de azdır! Müslümanların bu konudaki sünneti ihya etme-de, yaymada ve insanlar arasında açıkça yapmada utanıp çekinmemeleri gere-kir. Bilakis bu da sevaba götüren en büyük salih âmellerden birisidir.

Beşinci Edeb: Kardeşine Selam Vermek ve Selamını Almak

Yani kardeşi ile karşılaştığında ona selam vermek ve kardeşi selam verdiğinde selamına karşılık vermektir.  Bu selam da İslamî bir selam olmalıdır.  السلام عليكم ورحمة الله وبركاته  “Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.” Bu selamı değiştirip kafirlerin verdiği gibi selam vermek uygun değildir. Örneğin: ” Bonjour, good morning…”  Aynı şekilde islâmî selamı değiştirip, “hayırlı sabahlar” gibi, demek uygun değildir.  Fakat önce uygun selamı verip peşinden bunu söylerse, zararı yoktur.  Ancak bu selamın, kafirlerin selamından olmaması şarttır. En güzeli Rasûlullah (s.a.s.),  ashap ve tabiinlerin yaptığı gibi İslâmî selam ile yetinmektir.  Bu ve bundan sonra gelecek dokuzuncu edebe kadar olanlar için delil şu hadisi şeriftir;

Ebû Hureyre (r.a.) rivâyet etmiştir; “Peygamberimiz (s.a.s.): Müslümanın, Müslüman üzerindeki hakkı altıdır” dedi. “Ey Allah’ın resûlü, nedir onlar?” diye sorulduğunda, anlattı:

  1. Onunla karşılaştığında ona selâm ver.
  2. Seni dâvet ettiğinde dâvetine git.
  3. Senden nasihat istediğinde, nasihat ver.
  4. Aksırdığında ve -Elhamdülillah- dediğinde,

     Sen-Yerhamükeallah- de.

  1. Hasta olduğunda onun ziyaretine git.
  2. Vefat ettiğinde cenazesinde bulun.”[12]

 

Altıncı Edeb: Kardeşin Aksırdığında Ona Karşılık Vermek

Yani aksırdığınızda Allah’a hamd ederse ona “Allah sana merhamet etsin” diye karşılık vermesidir. Yukarıdaki hadiste geçtiği gibi oda karşılık olarak “Allah sana hidâyet versin, durumunu düzeltsin” der.

Yedinci Edeb: Kardeşin Hastalığında Onu Ziyaret Etmek

Önceki hadiste de ifade edildiği gibi, hastalandığında müslüman kardeşini ziyâret etmektir.  Bu ziyâret hastayı zihnen rahatlatır, arkadaşının yanında değerli olduğunuun hissini uyandırır, sevgi bağını devamlı hale getirir ve mânevî açıdan ruhuna güç verir.  Ziyarette bulunan kişinin, hasta ziyaret usul ve kaidelerini de bilmesi gerekir.  Konu ile ilgili bu kitabın ilgili bölümüne bakılabilir.

Sekizinci Edeb: Kardeşinin Dâvetine İcabet Etmek

Geçen hadiste de ifade edildiği gibi ister düğün, ister akika, isterse başka bir şey için olsun, kardeşin yemeğe çağırdığında ona icâbet etmesidir.  Fakat gideceği dâvette, değiştirmeye gücünün yetemeyeceği haram bir şey varsa icâbet etmesi uygun olmaz.

Dokuzuncu Edeb : Samimi Kardeşine Öğütte Bulunmak

Yâni kardeşin senden öğüt vermeni istediğinde, faydalı, yararlı ve doğru öğütler vermen gerekir.   Dini ve dünyası için hayırlı olan da budur.  Beşinci usul ve kurallardaki hadiste ifâde edildiği gibi kardeşlik haklarından birisi de budur. Vereceğin öğütlerde de doğruları dile getirip kardeşini kandırmamalı ve aldatmamalısın.  Kardeşini aldatman ihânet olur.

Onuncu Edep: Kardeşinin Hediyesini Kabul Etmek

Arkadaşının verdiği hediye küçük, kıymetsiz veya sıradan bir şey de olsa onu redetmemelisin. İbni Mes’ud’un (r.a.), rivâyet ettiği bir hadiste peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Dâvet eden kimsenin davetine icabet edin. Hediyeyi redetmeyin ve Müslümanları dövmeyin.[13] Verilen hediyeyi geri çevirmek, iki arkadaş arasındaki sevgi bağını tamamen koparan şeytana kapı aralamaktır.

Onbirinci Edeb: Kardeşine Hediye Vermek

Yâni arkadaşların zaman zaman güçleri nispetinde, çeşitli münasebetlerle hediyeleşmeye önem vermeleri gerekir. Hediye-leşmek, dost kardeşler aralarındaki sevgiyi pekiştirir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Hediyeleşin ki birbirinizi sevesiniz.[14] Verilen hediyeyi kabul etmemek, sevgiyi giderir ve dostluk bağlarını tamamen yok eder.

Onikinci Edeb: Kardeşinin Acılarına Ortak Olmak

Kötü gününde arkadaşı için üzüntüsünü belli ettirmesi, onu güzel sözlerle ve gerekirse mal ile teselli etmesi gerekir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müminin mümine karşı durumu, parçaları birbirini bağlanıp tahkim edilen bina gibidir.”[15] Ve (bu bağlılığı göstermek için Resul-i Ekrem) parmaklarını birbirinin arasına geçirip kenetledi.”

Onüçüncü Edeb : Kardeşinin Sevincine Ortak Olmak

Yâni sevinç gününde onun için sevindiğini belli ettirerek sevincine ortak olmak gerekir.  Bu da aralarındaki sevgiyi daha da fazlalaştırıp güçlen-dirir.  Kardeşine bir nimet verildiğinde ona bereket için duâ etmek gerekir.  Bu nimet için arkadaşına haset etmez.

Ondördüncü Edeb: Kardeşinin İyiliğini İstemek

Yâni kendin için istediğin iyiliği kardeşin için de isteme-lisin. Bu imanın gereklerindendir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuş-tur: “Hiçbiriniz kendisi için istediğini, Mümin kardeşi için istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz.”[16] Aynı şekilde kendin için istemediğin zararlı ve kötü şeyleri kardeşin için de istememelisin. İman, ancak bununla tamam olur. Sevgideki yüceliğin ve doğruluğun işaretlerinden birisi de budur.

Onbeşinci Edeb: Kardeşin Aleyhinde Konuşulmasına Müsaâde Etmemek

Yâni onu, yokluğunda savunarak aleyhinde konuşulmasına engel olman ve şerefini korumandır.  Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kardeşini gıyabında savunan kişiyi, Allah (c.c.) cehenneminden azâd eder.”[17]

Yokluğunda âleyhinde konuşulmasına müsaâde etmeme-lisin. Bilâkis buna engel olmalısın. Öncelikle sen de onun âleyhinde konuşmamalısın. Bu da kardeşlik haklarından birisidir. İyi bir kardeşin, kardeşini çekiştirmesi asla mümkün değildir.

Onaltıncı Edeb: Kardeşinin Hatâsını Örtmek

Irzını, âvretini, ayıbını, günahını ve hatâsını örtmek gibi, her türlü şeylerini örtmesi buna dâhildir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir müslüman kardeşinin ayıbını dünyada örterse Yüce Allah da kıyâmet gününde onun ayıplarını örter.”[18]  Bu her türlü örtüyü kapsıyor.  Bu konuda da kendisi için neyi istiyorsa müslüman kardeşi için de onu istemelidir.

Onyedinci Edeb: Kardeşine Allah İçin Yardım Etmek

Yâni zâlim de olsa mazlum da olsa müslüman kardeşine yardım etmen gerekir. Mazlum olup haksızlığa uğradığında hakkını alıncaya kadar yanında olmalısın.  Zalim olup haksızlık yaptığında, onu zulümden hakka ve doğruya döndürmen gerekir. Çünkü, Enes (r.a.) den rivâyet olun-duğuna göre Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Din kardeşin zâlim de olsa mazlum da olsa ona yardım et.” Bir adam: -Ey Allah’ın elçisi! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zâlimse, ona nasıl yardım edeyim, söyler misin? dedi.

Peygamberimiz: “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir” buyurdu.[19]

İhtiyaç durumunda kardeşini terk etmek, onun yanında durmamak müslümana yakışmaz.  Hemen onun yardımına koşmak ve onu savunmak gerekir.

Onsekizinci Edeb: Kardeşinin Sözlüsüne Talip Olmamak

Yani mü’min, kardeşi evlenmeden veya sözlüsünden tama-men vazgeçmeden ona talip olmaz. Çünkü bu, kine ve düşmanlığa sebep olur.  Kardeşliği yok eder. Bundan dolayı peygamberimiz (s.a.s.), bunu yasaklamıştır: “Mü’min, mü’minin kardeşidir. Mü’min kardeşi, birşey almak üzere iken, o şeye alıcı çıkmak mü’min için helâl değildir. Mü’min kardeşinin sözlüsüne talip çıkmak da helâl değildir. Ancak o kişi tamamen vazgeçerse o başka.” [20]

Ondokuzuncu Edep: Kardeşinin Pazarlığı Üzerine Pazarlık Yapmamak

Mü’min kardeşinin alıcı olduğu bir şeye, satın alıncaya kadar veya tamamen vazgeçinceye kadar alıcı olmaması gerekir.  Bu, çoğu zaman sevgi ve muhabbetin kin ve düşmanlığa dönüşmesine sebebiyet verir. Bu konu ile ilgili hadis, bir önceki maddede geçmiştir.

Yirminci Edeb: Kardeşe Dürüst Davranmak Ve Ona Yalan Söylememek

Bundan maksat, ister konuşmada ister öğüt vermede isterse başka bir şey de olsun, kardeşine daima doğruyu söylemek ve asla yalan söylememek gerekir. Çünkü bunun aksini yapmak onu aldatmak ve ona ihânet etmektir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona hıyânet etmez, yalan söylemez ve ona yardımı terketmez. Her müslümanın, diğer müblümana ırzı, malı ve kanı haramdır. Takvâ buradadır. (Kalbine işaret etti.) Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi, bir kimseye kötülük olarak yeter.” [21]

Yirmibirinci Edep: Kardeşini Tasdik Etmek Ve Onu Yalanlamamak

Bundan maksat, geçerli bir sebep olmadan müslüman kardeşini yalanlamaması ve doğru söylediğine inanması gerekir.  Yalan söyleme âdeti olmayan müslüman kardeşini yalanlaması uygun değildir.  Çünkü onu yalanlamak, kin ve düşmanlığa sebebiyet verir. Bunun da delili bir önceki hadistir.

Yirmi ikinci Edep: Kardeşine İhânet Etmemek

Yani müslüman, müslüman kardeşinin haksız yere malını alarak ırzını kirleterek ve sırrını ifşa ederek ona ihânet etmez. Bütün bunlar, Yüce Allah’ın haram kıldığı âmellerdir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah, ihânet edenleri sevmez.”[22]  Müslüman kardeşinin sırrını saklamak ile ilgili hadis de şudur; ” Birisi (gizli olarak) konuşup ayrılırsa, o konuşması emanettir.”[23] Bazıları, kardeşinin senden başka kimsenin duymasından endişe etmesi, sırrını yalnız sana söylemesinin bir delilidir, demişler. Sana özel olarak söylenen bu sırrı ifşa etmen ihânettir.

Yirmi üçüncü Edep: Kardeşine Allah İçin Saygı Göstermek

Yani hangi şekilde olursa olsun bir müslümanın, müslüman kardeşini hor ve hakir görüp küçük düşürmemesi gerekir.  Bu konudaki hadis 20. usul ve kaidede geçmişti.  Bu da kalplerde kinin oluşmasına sebep olur.  Bilâkis müslüman, müslüman kardeşine saygılı davranmalı, onun görüşlerini dinlemeli ve başkalarının yanında onu küçük düşürmemelidir. Ve onunla alay etmemelidir.

Yirmi dördüncü Edep:  Allah İçin Kardeş Olana Duâ Etmek

Yani kendisi için duâ ettiğinde, yanında bulunmayan kardeşi için de duâ etmendir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için duâ ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye duâ eder.”[24]  Peygamberimiz (s.a.s.), başka bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı duâ, red edilmez.”[25] Bu kardeşlik ve sevginin en büyük alâmetlerinden biridir. Çünkü bu gibi şeylerde, ikiyüzlülük, yağcılık ve dalka-vukluğun yeri yoktur.

Yirmi beşinci Edep: Sâmîmi Dost Olan Kardeşe Küsmemek

Yani geçerli bir sebep olmadan müslüman kardeşinden uzak durup, küsmek helâl değildir. Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Bir kişinin kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir. İki Müslüman karşılaşırlar, biri bir tarafa, öteki öbür tarafa döner. Hâlbuki bu iki mü’minin hayırlısı, önce selâm vermeye başlayandır.”[26]

Küsme uzadıkça günah da artar. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmnuştur:  “Kim, din kardeşini bir yıl terk edip küs durursa onun kanını dökmüş gibi günâha girer.”[27]

Fakat müslümanın küsmesi, müslüman kardeşinin bir günahından veya düştüğü bir bidâttan dolayı ise ondan küserek bundan vazgeçirmeyi umuyorsa, bu küsmesi iyidir. Aksi takdirde iyi değildir. Allah korusun!  İmansız olursa bunun için de küsebilir. Fakat böyle bir hatâ yaptığında küsmeden önce ona nasihat etmeli ve elinden tutmaya çalışmalıdır.  Bu şekilde belki hakka ve doğruya dönebilir.

Yirmi altıncı edep: Kardeşine Hayırda Yardımcı Olmak

Yâni takvâda ve iyilik yapma da, Yüce Allah’a ibâdet etmede müslüman kardeşine yardım etmelidir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “İyilikte ve takvâda yardımlaşın.”[28] Kardeşi günah işlediğinde ondan uzak durmamalı, aksine onun yanında durarak onu tövbe etmeye teşvik etmeli ve günah işlemesine engel olunmalıdır. Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: “Müslüman bir kardeşinizin hatâsını gördüğünüz de ona engel olmaya çalışın. Allah’tan ona bağışlanma dileyin. Ona karşı şeytanın yardımcıları olmayın.”  Günah işlediği için müslüman kardeşinden uzak durmak ve elinden tutup yardımcı olmaya çalışmamak onu tamamen kaybetmeye sebeptir.

Yirmi yedinci Edep: Kardeşine Yararlı Olmak İçin Çalışmak

Yani her yönüyle müslüman kardeşinin dini ve dünyası için yararlı olmaya çalışmalıdır.  Kardeşlik haklarından birisi de budur. Peygamberimiz (s.a.v), şöyle buyurmuştur: “Sizden kim müslüman kardeşine yararlı olabiliyorsa, yararlı olsun.” [29] Bu da günah işleme dışında yapılması mümkün olan her türlü dinî ve dünyevî faydayı kapsıyor.

Yirmi sekizinci Edep: Kardeşliğin Devamlılığını Korumak

Yâni kardeşliği kalıcı kılmalı, korumalı ve imkan dahilinde günâhtan uzak bir şekilde devam ettirmelidir.  Şüphesiz ki günah işlemek, birbirini seven Mümin kardeşlerin arasını ayıran bir uğursuzluktur. Peygamberimiz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Allah için birbirini seven iki kişiyi, ancak ikisinden birisinin işlediği günah birbirinden ayırır.” [30] Nice dostluklar, günahın uğursuzlu-ğundan dolayı yıkılıp yok olmuştur.  Çünkü ruhlar bir araya gelmiş cemâat gibidir. İki dosttan birisi takvâ sahibi olmadığı sürece, zamanın geçmesiyle takvâ sahibi dostu ondan nefret etmeli-dir.  Bunun için arkadaş arkadaşın günah işlemesine ve günahta ısrar etmesine de kızmalıdır.

Yirmi dokuzuncu Edep: Kardeşin Hassasiyetlerini Göz Önünde Bulundurmak

Yâni müslüman kardeşinin hassasiyetlerini gözetleyip ona göre davran-malıdır. Bilmeyerek de olsa sözleriyle, davranışıyla ve işaretlerle kardeşini kırmamalı ve ona eziyet etmemelidir. Hattâ bu davranışları kasıtlı olmasa bile bunlardan kaçınmalıdır. Bu konuda hassasiyet gösteril-melidir. Nice kişinin- kötülük kastı olmadan – yanlış anlaşılan kelimeler yüzünden müslüman kardeşi ile arası bozulmuştur. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Kullarıma söyle! Sözün en güzelini söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Şüphesiz ki şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”[31]

Otuzuncu Edep: Kardeşin Hakkını Vermekte Kusurlu Davranmamak

Yâni aralarındaki sevgiye güvenerek müslüman kardeşinin hakkını verme konusunda kusurlu davranmamalıdır. İmâm eş-Şâfi’î (r.a.) şöyle demiştir: “Aranızdaki sevgiye güvenerek kardeşinizin hakkını yemeyiniz.”[32] Aksine, müslüman kardeşi ile arasındaki sevgiyi muhafaza etmek ve kuvvetlendirmek için hakkını vermede daha çok dikkatli ve gayretli olmalıdır.

 Otuz birinci Edep: Allah İçin Kardeşini Kendi Nefsine Tercih Etmek

Yâni özellikle ihtiyaç durumunda Allah için müslüman kardeşini kendi nefsine tercih etmelidir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve kalblerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden (ganimetlerden) dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”[33] Şayet kardeşini kendi nefsine tercih edemiyorsan dahi nefsin için istediğini onun için de isteyerek onu hayırlarına ortak etmelisin.

Otuz ikinci Edeb: Kardeşini Gözetmek

Yâni işyerinde veya camide onu bulamayınca onu sor-ması, durumunu öğrenmesi ve Allah için onu ziyaret etmesi-dir. Yokluğunda yardıma muhtaç bir durumda olabileceğini düşünmelidir.

 

Otuz üçüncü Edep: Kardeşinin Arkadaşları İle Dostluk Kurmak

Yâni özellikle takva ve iyilik sahibi olduklarında müslüman kardeşinin dostları ile arkadaşlık etmelidir.  İmam Şâfi’î şöyle demiştir: “Dostluk âlametlerinden birisi de dostunun dostuna, dostluk etmektir.”[34] Şüphesiz ki bu ona karşı daha samîmî olduğuna ve kardeşlik vefâsına bir işarettir.

Otuz dördüncü Edep:  Basit Hatâlarını Görmezden Gelmek

Yâni müslüman kardeşinin basit hatâlarını görmezden gelmeli ve şahsına karşı yaptığı hatâları hoş görmelidir.  İmam Şâfi’î (r.a.) bu konuda şöyle demiştir:: “Gerçek arkadaş, arkadaşının kusurunu kabul eder, noksanlığını giderir ve hatâsını bağışlar.”[35] Buradaki “kusurunu kabul eder”den maksat, o kusurları düzeltmek için çaba harcayarak kardeşinden meydana gelen kusurlarını kabul eder. Yâni noksanlıklarını tamamlamak için ve kusurunu düzeltmek için çaba harcar (hatalarını bağışlar). Yâni mazeretini kabul eder, onun sürçmelerine ve hatâlarına göz yumar.

  Otuz beşinci Edep: Samîmî Arkadaşıyla Açık Sözlü Olmak

Yâni her işte, müslüman kardeşine karşı açık sözlü, içten ve samîmî olmalıdır. Ona yapmacık davranışlarda bulunmamalıdır. İmâm eş-Şâfi’î şöyle demiştir: “Sana ikiyüzlü davranan, senin arkadaşın değildir.”[36]  Müslüman kardeşine ikiyüzlü davranman, onu kandırman ve onunla yapmacık konuşman doğru değildir. Bu şekilde davranmak samîmî bir kardeşliğin âlâmetleri değildir.

Otuz altıncı Edeb: Kardeşinin Vekilliğini, Güzel Bir Şekilde Yapmak

Yâni yolculuğunda veya yokluğunda ailesine ve çocuklarına sahip çıkman, onları sorman ve gücün nispetinde onlara yardımda bulunman gerekir ki; yokluğunda ailesi ve çocukları yalnızlık hissetmesinler. Allah hepsine rahmet eylesin! Selefin alışkanlığı böyle idi. Çünkü onlar, gerçekten islâm kardeşliğinde samîmî idiler.

Otuz yedinci Edep: Kardeşinin Cenazesine Katılmak

Müslüman kardeşin öldüğünde defnedilinceye kadar cenazesinde bulun-mak kardeşlik haklarındandır. Bununla ilgili hadis beşinci edepte geçmişti.

Otuzs sekizinci Edep: Kardeşinin Bağışlanması İçin Duâ Etmek

Kardeşine olan sevgisinin doğruluğuna işaret olarak ister hayatta iken ister öldükten sonra ister kabri başında ister defnedildikten sonra olsun hangi vakitte olursa olsun, kardeşini hatırladığında ona duâ etmelisin.  Peygamberimiz (s.a.s.), arkadaşlarından birisini defnettikten sonra şöyle buyurmuştur: “Kardeşiniz için Allah’tan bağışlanma dileyin. Ona cevapta güçlü olması için duâ ediniz. Çünkü o şu anda sorguya çekiliyor.[37] Mü’min bir kimsenin, kardeşliğin en önemli işareti olan bu özelliği de asla ihmal etmemesi gerekir.

Otuz dokuzuncu Edep: Kardeşinin Ailesini Ve Çocuklarını Gözetmek

Müslüman kardeşinin ölümünden sonra ailesinin ve çocuklarının ihtiyaç-larını gidermesi, sorması, onları gözetmesi ve yardımda bulunmasıdır.  Bu da ölümden sonra arkadaşının ailesine ve çocuk-larına karşı sorumluluk örneği ve vefâkarlıktır. Selefin çoğunun alışkanlıklarından birisi de buydu.  Allah onlara rahmet etsin.

Kırkıncı Edep : Kardeşini Hayırla Yâd Etmek

Yâni ölümünden sonra ismi zikredildiğinde müslüman kardeşini yalnız hayırla ve rahmetle anmaktır.  Bu vefalı olmanın devamlı-lığıdır. Aynı şekilde yokluğunda ve ölümünden sonra da hiçbir kimsenin onun kusurlarından bahsetmesine izin vermemen gerekir.

 

Kırk birinci Edep: Kardeşinin Ölümünden Sonra Ailesiyle İlişkileri Sürdürmek

Yâni ölümünden sonar sevdiklerini ziyaret edip onları sormalı ve onlarla ilişkilerini kesmemelidir. Bu da vefânın kalıcılığı ve zirvesidir. Peygamberimiz (s.a.s.), Hz. Hatice’nin ölümünden sonra da onun sevdiklerini sorardı.” Peygamberimiz (s.a.s.), bir koyun kestiği zaman, bir parkasını ayırır, Hz. Hatice’nin dostlarına yollardı.[38] Bu konuyla ilgili çok sayıda hadis, “Sahîh hadis kitaplarında” rivâyet edilmiştir. Dostları dünyadan ayrıldıktan sonra, gerçek dostluklarını onlara gösterecek ahde vefâ örneklerinden birisi de budur.

Bu anlattığımız kardeşlikle ilgili 41 adet usul ve edeplerin sonuncusuydu. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun.[39]

 

[1] –  Âli İmrân suresi, 3/103.

[2]Hucurât suresi, 49/10.

[3] – Buhârî, Sahîh, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, Sahîh, İmâre, 155;  Ebu Davud, Sünen, Talak, 11.

[4]Hucurât suresi, 49/10.

[5]Âl-i İmrân suresi, 3/103.

[6] – Ebu Davud, Sünen, Edep 16; Tirmizî, Sünen, Zühd, 56; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 38; el-Hakim, el-Müstedrek ‘ala’s-sahîhayn, Iv, 128: İbnu Hibbân, Sahîh, I, 383, 555, 556: el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmi’, (No: 7341), Bu hadis, Ebu Said’den rivâyet edilmiştir.

[7]Zuhrûf suresi, 43/ 67.

[8] – Buhârî, Sahîh, İman 9, 14, İkrah 1, Edep 42.

[9] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 286; İbn Ebî Şeybe, el-İmân, (No: 110) ve diğer kaynaklarda bu hadis, el-Berâ’dan rivâyet edilmiştir.

[10] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 130;  Hakim, el-Müstedrek, IV, 171; İbn Hibbân, İhsân, No: 569;  el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’ (No: 279)  Bu hadis, el-Mikdâm’dan rivâyet edilmiştir.

[11] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 145. El-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 281. Bu hadis, Ebu Zer’den rivâyet edilmiştir.

[12] Müslim, Sahîh, No: 2162. Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir.

[13] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 404; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-kebîr, X, 10444; el-Beyhakî, Şu’abu’l-imân, No: 5359; Buhârî, el-Edebu’l-müfred, No: 157; el-Elbânî,  Sahîhu’l-câmi’, No: 158. Bu hadis, İbn Mes’ud’dan rivayet edilmiştir.

[14] – Buhârî, el-Edebü’l-müfred, s. 87; Ebû Ya’lâ, el-Müsned, V, 6122; el-Elbânî,  Sahîhu’l-câmi’, No: 2004; el-Elbânî, Sahîhu’l-Edebi’l-müfred, No: 462. Bu hadis, Esmâ bint Yezîd’den rivayet edilmiştir.

[15] -Buhârî, Sahîh, No: 481, 2446, 6026; Müslim, Sahîh, No: 2585. Bu hadis, Ebû Musâ el-Eş’arî’den rivâyet edilmiştir.

[16] -Buhârî, Sahîh, No: 13; Müslim, Sahîh, No:45. Bu hadisi, Enes b. Mâlik rivâyet etmiştir.

[17] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 461; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-kebîr, XXIV, 442, 443; Bu hadis Esmâ bint Yezîd’den rivâyet edilmiştir. El-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 6240.

[18] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 62; Bu hadisi sahâbeden biri rivâyet etmiştir; el-Elbânî,  Sahîhu’l-câmi’, No: 6287.

[19] –  Buhârî, Sahîh,  No: 2443, 2444, 6952. Bu hadisi Enes b. Mâlik rivâyet etmiştir.

[20] Müslim, Sahîh, No.1413. Bu hadis, ‘Ukbe b. ‘Âmir’den  rivâyet edilmiştir.

[21] – Tirmizî, Sünen, No: 1927. Tirmizî bu hadisin “hasen hadis” olduğunu belirtmiş.

El-Elbânî, Sahîhu’t-Tirmizî, No: 1572. Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.

[22] –  Enfâl suresi, 8/58.

[23] –  Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 380;  Ebû Dâvud, Sünen, No: 4868;  Tirmizî, Sünen, No: 1959, Tirmizî bu hadisin “Hasen hadis” olduğunu belirmiştir. Bu hadis, Câbir’den rivâyet edilmiştir. Bkz. El-Elbânî, Sahîhu Tirmizî, No: 1597.

[24] -Müslim, Sahîh, Zikir 86, No:2732. Bu hadis, Ebu Derdâ’dan rivayet edilmiştir.

[25] – el-Bezzâr, Müsned,  IV, 500. Bu hadis, ‘İmrân b. Huseyn’den rivâyet edilmiştir; el-Elbânî,  Sahîhu’l-câmi’, No: 3379.

[26] – Buhârî, Sahîh, Edeb, 62, İsti’zân, 9, No: 6977, 6237; Müslim, Sahîh, Birr, 23, 24, 28, No: 2560; Bu hadis, Ebu Eyyub’den rivâyet edilmiştir.

[27] – Buhârî, Edebu’l-müfred, s. 313;  Ebû Dâvûd, Sünen, Edeb, 47, No: 4915; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 220;  el-Hakim, el-Müstedrek, IV, 163. El-Hakim bu hadisin “sahih” olduğunu belirtmiştir. ez-Zehebî de onun bu görüşünü benimsemiştir. Bu hadis, bu hırâş’dan rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu Ebî Dâvud, No: 4107.

[28]Mâide suresi, 5/2.

[29] -Müslim, Sahîh, No: 2199. Bu hadis, Câbir’den rivâyet edilmiştir.

[30] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 68; Buhârî, Edebü’l-müfred, No: 401. Bu hadis, Enes b. Mâlik’ten rivâyet edilmiştir. Ayrıca bkz. Elbânî, Sahîhu Edebi’l-müfred, No: 310.

[31] İsrâ suresi, 17/53.

[32] – Bkz. Nevevî, Mukaddimmetu’l-Mecmû’ şerhu’l-Mühezzeb, I, 31.

[33]Haşr suresi, 59/9.

[34] – Bkz. Nevevî, Mukaddimmetu’l-Mecmû’ şerhu’l-Mühezzeb, I, 31.

   [35] – en-Nevevî, Mukaddimetü’l-mecmû’ şerhu’l-Mühezzeb, I, 31.

[36] – Nevevî, Mukaddimetü’l-mecmû’ şerhu’l-Mühezzeb, I, 31.

[37] –  Ebû Dâvud, Sünen, No: 3221;  el-Hakim, el-Müstedrek, I, 370; el-Hakim, bu hadisin “sahîh” olduğunu bildirmiştir. Ez-Zehebî de onun bu görüşünü benimsemiştir. Bu hadis, Osman b. ‘Affân’dan rivâyet ediymiştir.

[38] – Buhârî, Sahîh, No: 3816, 6004; Müslim, Sahîh, No: 2434. Bu hadis, Hz. Âişe’den rivâyet edilmiştir.

[39] – Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için şu eserlere bakınız: Abdurrahman el-Meydânî’nin, el-Ahlâku’l-islâmiyye, II, 182: el-Beyhakî, el-Âdâb, s. 58-95; Mâverdî, Edebu’d-dünyâ ve’d-dîn, s. 162; İbnu Müflih, el-Âdâbu’ş-şer’îyye, II, 202, III, 556;  Cârullâh ez-Zemahşerî, Câsim el-Mühelhil ve Abdullah Nâsih el-‘Ulvânın eserlerindeki “Uhuvvet” maddesi. Ve diğer eserler.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.