ABDEST ALMA EDEPLERİ

  1. Bölüm Abdest Almanın Edepleri

Şüphesiz abdest, büyük ve ilim ehlinin en üstün görüşüne göre bağımsız bir ibadettir. Bu, aşağıda ifade edileceği gibi mükâfat ve sevabının da müstakil olacağını göstermektedir. Abdest, namazın sıhhati için gerekli şartlardan biridir. Müslümanın abdestinde mükâfatını elde etmek için dikkat etmesi gereken şartlar vardır. Bu edeplerden bazıları şunlardır:

Birinci Edep: İyi niyet:

   Bütün ameller ancak niyet ile yararlı olur. Ameller niyetlere göredir. Öyle ise Müslüman bir kimsenin Yüce Allah’ın mükâfatını elde etmek, temizliğe dikkat edip namaza hazır olmak için abdest alırken faydalı bir niyet getirmesi gerekir. O da Allah’tan mükâfatı elde etmek, namaza hazır olmak için ve hadislerde zikredilen abdestin mükâfatını almak için devamlı abdestli olmaktır. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müslüman veya mü’min bir kul abdest alır ve yüzünü yıkayınca, gözleriyle bakarak işlediği bütün her günah abdest suyu ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür gider. İki elini yıkadığında elleriyle tutarak işlediği her günah abdest suyu – veya suyun son damlası- ile ellerinden dökülür gider.  Ayaklarını yıkadığı zaman, ayaklarıyla yürüyerek işlediği her günah abdest suyu – veya suyun son damlası- ile ayaklarından dökülür gider. Neticede o mümin kul günahlardan temizlenmiş olur.”[1] Bu konuda yukarıda zikredilenden başka çok sayıda hadis mevcuttur.  Bütün bunlar abdestin değerine ve faziletine delalet ederler.

İkinci Edep: Sürekli abdestli olmaya dikkat etmek gerekir:

 Mü’min bir kimse, – bir hastalığı v.s. gibi bir özrü olmayacaksa- mümkün derecede her zaman abdestli olmak için gayret etmelidir. Nitekim devamlı abdestli olmak imanın alametlerindendir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:  Ancak mü’min kimse, devamlı abdestli bulunmaya gay-ret  eder.”[2]

  Üçüncü Edep: Besmele çekmek:

Her işe besmele ile başlamak herkes için gerekir. Her ne kadar bu konuda rivayet edilen hadisler isnatlarında bazı tartışmalar olsa da- onlar birbirlerini desteklerler. Birçok fıkıh alimi abdest alırken besmele getirmenin vacip olduğu görüşünde olmuşlardır.

Dördüncü Edep: Abdest alırken suyu iktisatlı kullanmak:

     İçme, abdest veya herhangi bir şey için suyun israf edilmesi caiz değildir. Müslümanın abdest alırken suyu çok miktarda kullanma-ması ve suda iktisatlı davranması gerekir. Yani abdest alınırken musluk sonuna kadar açılmamalı veyahut başkası suyu onun ellerine döküyorsa, son damlasına kadar suyu kullanmamalıdır.  “Şüphesiz peygamberimiz (s.a.s.), bir müdd (avuç) ile abdest alırdı.”[3] Müdd, iki el ayasının su ile dolmasıdır. İmam Ahmed: insanlar içinde abdestte suyu en az kullananlardı.

 

 

Beşinci Edep: Eksiksiz olarak abdest almak:

   Bu da abdest organlarında kuru yer kalmayacak şekilde suyun bütün abdest organlarına ulaşmasıyla gerçekleşir. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:  “Namaz için kalktığında eksiksiz bir abdest al ve el ve ayak parmaklarının (aralarını da) ovala (hilalle).[4] Kışın su soğuk veya yazın sıcak olsa bile abdesti tam ve eksiksiz almak gerekmektedir. O zaman abdestin sevabı/ mükâfatı daha fazla olur. Çünkü sıkıntı ile abdesti tam ve eksiksiz almak en hayırlı amellerdendir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah’ın hataları bağışlamasına ve dereceleri yükseltmesine vesile olan iyilik ve hayırları size açıklayayım mı?” diye sordu. Ashab-ı kiram: -Evet ey Allah’ın elçisi! Dediler. Hz. Peygamber: – “Zor da olsa abdesti tam almak….”[5]

Altıncı Edep: Sağdan başlamak:

    İslam dini her güzel ve takdir edilen işe hürmeten sağdan başlamayı teşvik etmiştir. Abdest de bunlardan birisidir. Peygamber Efendimiz: “Abdest aldığınızda, sağınızdan başlayınız.”[6] buyurmuştur. Nitekim peygamberimiz de (s.a.s.) kendisi abdestine sağdan başlamıştır. Ayrıca bütün işlerinde sağdan başlamayı seviyordu. Abdest alan kişinin de bedeninin sağ organlarından başlaması gerekir.

 

  Yedinci Edep: Abdestte sünnete tabi olmak:

   Yani kişi, peygamberimiz (s.a.s.) gibi abdesti almalıdır. Efendimizin nasıl abdest aldığı birçok hadiste sabittir. Bu hadislerden bazıları şunlardır: Osman b. Affân’ın (r.a.) rivayet ettiği şu hadistir: “ Osman b. ‘Affân (r.a.) abdest almak için su getirilmesini istedi. Sonra abdest aldı. Ellerini üç defa yıkamış. Sonra mazmaza ve istinşâk yapmış (ağzını su ile temizlemiş ve burnuna su çekerek sümkürmüş). Sonra yüzünü üç defa yıkamış. Sonra sağ kolunu dirsekleri ile beraber üç defa yıkamış. Sonra sol kolunu aynı şekilde (dirseğiyle beraber) yıkamış. Sonra başına mesh etmiş. Sonra sağ ayağını topuklarıyla beraber üç defa yıkamış. Sonra sol ayağını da aynı şekilde yıkamış. Sonra şöyle demiş:  – Ben peygamberimizin (s.a.s.) benim bu abdestim gibi abdest aldığını gördüm. Sonra da peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Her kim benim bu abdestim gibi abdest aldıktan sonra kalkıp aklından namaz dışında bir şey geçirmeyerek iki rekât namaz kılarsa,  geçmiş günahları ona bağışlanır.”[7]  Hz. Muhammed’in bu abdesti gibi sünnetine uymak gerekir.

Sekizinci Edep: Abdestte (her organ) üçer defa yıkanır:

  Yani abdest alırken organlar üçer defa yıkanır. Yukarıda geçen hadiste ve diğer hadislerde geçtiği gibi. Abdest organlarını birer defa veya ikişer ikişer yıkanmasına da cevaz verilmiştir. Bütün bunlar, Hz. Muhammed’den (s.a.s.) rivayet edilen hadislerle tespit edilmiştir. “O (peygamberimiz (s.a.s.) (abdest organlarını) birer birer, ikişer ikişer ve üçer üçer defa yıkayarak abdest alırdı.” [8] Peygamberimiz (s.a.s.), bütün bunları yapardı fakat en sık yaptığı üçer defa yıkamaktı.

  Dokuzuncu Edep: Abdestte üç defa (yıkamayı) aşmamak gerekir:

    Abdest alırken (yıkamada) üç defayı aşmamak gerekir. Çünkü bu sünnete aykırıdır. Peygamberimiz (s.a.s.), bir gün abdest alırken (organlarını) üçer defa yıkadı ve sonra şöyle buyurdu: “ İşte abdest budur.  Kim üçten fazla veya üçten az yıkarsa kötü etmiş, haddi aşmış veya zulmetmiş olur.”[9] Abdest alırken üç defadan fazla yıkamak caiz değildir. Tirmizî (r.a.), şöyle demiştir: ‘İlim ehli umumiyetle bu şekilde amel eder: Birer defa yıkamak abdest için yeterlidir. İkişer defa yıkamak daha iyidir. En faziletlisi ise üç defa yıka-maktır. Ondan sonrası/fazlası yoktur. İbnu’l-Mübârek şöyle demiştir: Abdestte üç defa yıkamayı geçen kimsenin günah işlediğini söylemenin doğru olmadığından eminim.  Ahmed  (b. Hanbel) ve İshak şöyle demiştir: Vesvese ile mübtela olan kişiden başka kimse üç defa yıkamayı aşamaz. ilh.[10]

Onuncu Edep: Misvak kullanmak:

 Abdest alırken ağza su çalkalarken mümkünse ağız ve dişin temizlen-mesinde misvak kullanılması en güzelidir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimi (veya insanları) zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her abdestte misvak kullan-malarını emrederdim.”[11]

On birinci Edep: Abdest fiillerinde tertibe riâyet etmek:

Bu da peygamberimiz tarafından yapılmıştır. Peygamberimiz iki elini yıkayarak abdeste başlardı. Sonra ağzına ve burnuna su çalkalayıp atardı. Sonra yüzünü yıkar. Sonra ellerini dirseklerle beraber yıkar, sonra baş ve kulaklarını mesh eder, sonra ayaklarını topuklarıyla beraber yıkardı. Peygamberimiz (s.a.s.), sürekli böyle yaptığından dolayı bu uygulamanın aksine hareket etmemek gerekir.

On ikinci Edep: Abdestten önce avuçları üçer defa yıkamak:

    Bu, yedinci edepte ve diğer yerlerde geçen ve Hz. Osman’ın rivayet ettiği Hz. Peygamber’in (s.a.s.) abdest özelliklerinden biridir. İster ellerini bir kaba koyarak su alsın ve ister musluktan abdest alınsın, abdest alan kimsenin abdestten önce üçer defa ellerini yıkaması sünnettir.

  On üçüncü Edep: Ağız ve buruna bolca su alıp temizlemek gerekir:

      Ağzı çalkalayıp buruna su almada aşırıya kaçma oruçlu olmayanlar içindir. Nitekim bu yüce peygamberimizden rivayet edilmiştir.  Ağzı fazlaca çalkalama, kötü kokuya sebep olan şeylerin giderilmesine ve ağzın tamamının temizlenmesine yardımcı olur. Buruna su alıp verme ise, burunda bulunan kirlerin giderilmesine yardımcı olur. Bu da sünnettendir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur;  “ Güzelce abdest al, parmak aralarını ovalayarak suyu ulaştır, oruçlu olmadığın zaman suyu burnuna iyice çek.”[12]  istinşak suyu mideye gitmesin, orucun bozulmasın.’ Buruna su çekmede mübalağa kiri çıkarmak içindir. Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur;  “Buruna iki veya üç defa iyice su çekip sümkürün.”[13]

     On dördüncü Edep: El ve ayak parmakların aralarını ovalamak:

Abdest alan kimsenin el ve ayak parmak aralarını ovalayıp aralarına su geçirmesi abdestin tam olmasındandır. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur; “El ve ayak parmaklarınızın arasını iyice ovalayınız!”[14]  Parmakları serçe parmağıyla ovalamak sünnettir. Çünkü peygamberimiz  (s.a.s.):“Abdest alırken serçe parmağıyla el ve ayak parmaklarının (arasını)  ovalardı.”[15] Tirmizî (r.a) şöyle demiştir; “İlim ehline göre şu şekilde amel edilir: kişi abdest alırken ayak parmaklarını ovalar. Ahmed (b. Hanbel) ve İshâk’da bu görüştedirler. İshak şöyle demiştir: Abdest alırken el ve ayak parmaklarını ovalar.”[16]

 

 

      On beşinci Edep: Sakalı ovalamak:

  Bu, suyun sakal tellerinin altındaki cilde ulaşmasını sağlamak için yapılır.  Şüphesiz ki; peygamberimiz (s.a.s.) abdest aldığında eline bir avuç su alıp çene altına girdirerek o suyla sakallarını ovalardı ve şöyle buyururdu; “Yüce Rabbim (c.c.) bana böyle (yapmamı) emretti.”[17] Bazı alimler, bunun yüzü yıkadıktan sonra yapılması görüşündedirler. Bu da abdestin tam olması içindir. Tirmizî (r.a) şöyle demiştir; “Peygamberimizin (s.a.s) ashâbı ve sonra gelen ilim ehl-inin çoğu bu konuda sakalın ovalanması görüşündedirler. İmâm eş-Şâfi’î de bu görüştedir. Ahmed (b. Hanbel) şöyle demiştir: “Bir kimse sakalını ovalamayı unuttursa bu caizdir. İshâk şöyle demiştir: Bir kişi unutarak veya (değişik) bir yorum yaparak sakalını ovalamazsa onunla yetinir. Fakat sakalını ovalamayı kasten terk ederse, abdesti tekrarlaması gerekir.”[18]

  On altıncı Edep: Suyun dirseklere ulaşmasından emin olmak:

Bu, peygamber efendimizin (s.a.s.) bizzat uygulamasıdır. Şüphesiz ki : “O (s.a.v) abdest aldığında suyu dirsekleri üzerinde gezdirir-di.”[19] Yine bu husus, abdestin tam olması için önem verilmesi gereken şartlardandır.

 

On yedinci Edep: Saçı enseye kadar meshetmek:

Efendimizin (s.a.s.) yaptığı gibi saçı enseye kadar meshetmek. Nitekim peygamberimiz (s.a.s.) abdest aldığında: “Ellerini kaba daldırdı başını meshetti ve ellerini ileri ve geriye doğru hareket ettirdi….”[20] Yani saçının ön kısmından ensesine kadar meşhetti, sonra tekrar başladığı yere döndü.’ Bu husus, Peygamberin (s.a.s.) başka hadislerinde de sabittir.

On sekizinci Edep: Kulakların dışını ve içini meshetmek:

Peygamberimiz (s.a.s.) böyle yapmıştır. Çünkü bu abdestin tam olması içindir. Ve iki kulak baştan sayılır. Nitekim peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İki kulak baştandır.”[21] Tirmizî şöyle demiştir: Ashab ve onlardan sonra yaşayan ilim ehlinin çoğu buna göre amel etmişler. Ve iki kulağın baştan sayıldığını söylemişlerdir. Süfyân es-Sevrî, İbnü’l Mübarek, Şâfi’î, Ahmed ve İshâk gibi alimlerin tamamı bu görüştedirler. Abdest alan kimse baş parmaklarını kulakların dışına işaret parmağını da kulağın içine koyar. Sonra parmakları dolaştırılarak kulağın iç ve dış kısımları mesh edilir.

On dokuzuncu Edep: Ayak ökçelerinin bakımına önem vermek:            

     Onlar ayakların arka kısmıdır. Ayakların arkasının temizliğine önem vermek ve suyun ayak arkalarına ulaştığından emin olmak gerekir. Çünkü abdest organlarından birine suyun ulaşmaması abdestin geçersiz olmasına bu da namazın geçersiz olmasına sebep olur. Ayak ökçelerine önem vermek abdestin tam olması için gereklidir. Nitekim peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:  “Abdesti tam olarak alınız, vay ökçelerin (sahiplerinin) ateşten başına geleni!…”[22] Bu, ağır ve şiddetli tehdidin manası şudur:  Demek ki ayak ökçelerinin yıkanmasına önem vermek vaciptir. İnsanların çoğu ise bu konuya önem vermemektedir.

     Yirminci Edep: Edep yerlerine su serpmek:

 Abdestten sonra edep yerlerine su serpmektir. Bu sünneti yapan ve farkında olan kişiler azdır. Nitekim: “Peygamberimiz (s.a.s.) abdest aldı, sonra bir avuç su alarak ön avretine su serpti.”[23]

Yani peygamberimiz o suyu ön avretinin bulunduğu yere serpti. Bazı alimler bu su serpme konusu, istincâdan (büyük abdestten sonra su ile temizlenmek) sonra yapılır görüşündedirler. En doğrusu –Allah en doğrusunu bilir- bu hadis ve diğer bazı hadislerden anlaşıldığına göre avret yerine su serpme abdestten sonra olacaktır. (ez-Zâhir) Görünürde -Allah en doğrusunu bilir- Bu su serpme işi elbisenin dış tarafına yapılır. Çünkü kişi abdest aldığında elbiselerini giymiş olarak abdest alır. Çıplak olarak abdest almaz.

 Yirmi birinci Edep: Abdest aldıktan sonra zikir etmek:

     Bunun sebebi, (Müslüman kimsenin) daima Allah (c.c.) ile olan bağlantısıdır. Peygamberimiz (s.a.s.) aşağıda gelecek bazı zikirleri bize öğretmiştir:

  • Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “ Kim en güzel şekilde abdestini alır sonra da: Ey Allah’ım! Seni, hamdinle tesbih ve tenzih ederim. Senden başka hiçbir ilah olmadığına, bir olduğuna ve ortağın olmadığına ve Muhammed’in (s.a.s.) Senin kulun ve Resulün olduğuna şehadet ederim. Allah’ım beni tövbe edip temizlenen kullarından eyle,” derse cennet kapıları kendisine açılır ve dilediği kapıdan cennete girer.”[24]

2) Başka bir zikir: Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyur-muştur: “Kim abdest aldıktan sonra: ”Allahım! Sana hamd ederek her türlü eksiklikten seni tenzih ederim. Senden başka hiçbir ilah olmadığına şehadet ederim. Senden bağışlanma diler, sana tövbe ederim,” diye dua ederse, bu duası bir sahifeye yazılır ve kıyamete kadar açılmayacak bir şekilde mühürlenir.”[25]

Yirmi ikinci Edep: Abdestten sonra iki rekat namaz kılmak:

Bu, değerli bir sünnettir. Peygamberimiz (s.a.s.), buna teşvik etmiş ve şöyle buyurmuştur: “ Kim güzel bir şekilde abdest alırsa, sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve içinden namaz dışında bir şey geçirmezse geçmiş günahları bağışlanır.”[26] Aynı şekilde peygam-berimiz (s.a.s.) başka bir hadiste şöyle buyurmuştur: “ Kim güzelce abdest alır, sonra kalkarak iki rekât namaz kılar, kalbi ve yüzüyle o iki rekâta yönelirse, o kimseye kesinlikle cennet vacip olur.”[27] Bu önemli sünneti yerine getirmeye gayret etmek gerekir.

Bu, abdestle ilgili son edeptir. Bu edeplerin sayısı yirmi ikidir. ‘Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.[28]

 

 

 

 

 

 

 

 

[1] – Müslim, Sahîh, Tahâret 32 (No:244); Tirmizî, Sünen, Tahâret 2. Bu hadis Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir.

[2] – İbn Mâce, Sünen, No:279. Bu hadis Ebu Ümâme’den rivâyet edilmiştir; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, 2: 144, 7: 6270. Bu hadis ‘Ubâde b. Sâmit’ten rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 953.

[3] – Ebu Dâvud, Sünen, No: 92; İbn Mâce, Sünen, No: 268. Bu hadis Hz. ‘Âişe’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu İbn Mâce, No: 215.

[4] – İbn Mâce, Sünen, No: 447. Bu hadis İbn ‘Abbâs’tan rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 739. Buna benzer bir hadisi Tirmizî ve diğerleri rivayet etmişler.

[5] – Müslim, Sahîh, Tahâret, 41. Ayrıca bk. Tirmizî, Sünen, Tahâret 39; İbn Mâce, Sünen, Tahâret 49, Mesâcid 14. Bu hadisi Ebu Hüreyre rivayet etmiştir.

[6] – İbn Mâce, Sünen, No: 402. Bu hadis Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 454.

[7] – Buhârî, Sahîh, No: 19, 164, 1934; Müslim, Sahîh, No: 226. Bu hadis, Osmân’dan rivayet edilmiştir.

[8] – el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No 4909. El-Elbânî, bu hadisi et-Taberânî’nin Câmi’u’l-kebîr de  Mu’âz ve Ebû Râfi’den rivayet ettiğini belirtmiştir.

[9] – Ebu Dâvud, Sünen, No:135; en-Nesâî, Sünen, 1:88; İbn Mâce, Sünen, No: 422 ve diğer muhaddisler. Bu hadis, İbn Ömer’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No:7015.

[10] – et-Tirmizî, Sünen, 1:64.

[11] – Mâlik, Muvatta’, 1:66 ; el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 1:35 ve diğer hadis kitapları. Bu hadis, Ebu Hüreyre’den rivayet edilmiştir. Ayrıca Ali’den de rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 5317.

[12] –  Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4:34; eş-Şâfi’î, Müsned, 1:23; Ebu Dâvud, Sünen, No: 142; en-Nesâî, Sünen, 1:66; et-Tirmizî, Sünen, No:788; Tirmizî, bu hadisin “sahîh” olduğunu belirtmiştir; İbn Mâce, Sünen, No: 407; İbn Hibbân, İhsân, 2:208; el-Hâkim, el-Müstedrek, 1:148. Bu hadis, Lakît b. Sabre’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 927.

[13] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1:228;  Ebu Dâvud, Sünen, No: 141; el-Hâkim, el-Müstedrek, 1:148. Bu hadis, İbn ‘Abbâs’tan rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 956.

[14]– Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1:287. Bu hadis, İbn ‘Abbâs’tan rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 3239.

[15] – Ebu Dâvud, Sünen, No: 148;  et-Tirmizî, Sünen, No: 40; Tirmizî, bu hadisin “hasen” olduğunu belirtmiştir; İbn Mâce, Sünen, No: 446; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4: 229;  el-Beyhakî,  es-Sünenü’l-kübrâ, 1: 76-77 ve diğer muhaddisler bu hadisi tahric etmişler. Bu hadis, el-Müstevrid b. Şeddâd’dan b. rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 4700.

[16] – Tirmizî, Sünen, 1: 57.

[17] – Ebu Dâvud, Sünen, No: 145; el-Hâkim, el-Müstedrek, 1:149. El-Hâkim bu hadisin “sahih” olduğunu belirtmiştir. Bu hadis, Enes’ten rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 4696.

[18] – Tirmizî, Sünen, 1: 46.

[19] – el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 1:56; ve ed-Dârekutnî de bu hadisi Câbir’den rivayet etmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 4698.

[20] – Buhârî, Sahîh, No:192; Müslim, Sahîh, No: 2325. Bu hadis, Abdullah b. Zeyd’den rivayet edilmiştir.

[21]– Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5:264; Ebu Dâvud, Sünen, No: 134; et-Tirmizî, Sünen, No: 37; İbn Mâce, Sünen, No: 444. Bu hadis, Ebu Ümâme’den rivayet edilmiştir.

[22] – Buhârî, Sahîh, İlim 30; Vudü’, 27, 29; Müslim, Sahîh, Tahâre, 25-28,30; Ebû Davud, Sünen, Tahâre, 46; İbn Mâce, Sünen, No: 455. Bu hadis, Halit b. Velîd, Şurahbîl ve Yezîd b. Ebu Süfyân’dan rivayet edilmiştir.

[23] – Ebû Davud, Sünen, No:166;  İbn Mâce, Sünen, No: 461. Bu hadis, el-Hakem b. Süfyân es-Sekafî’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu İbn Mâce, No: 374.

 

[24] – Tirmizî, Sünen, No: 55. Bu hadis, (Hz.) Ömer’den rivayet edilmiştir; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4: 145-146. Bu hadis, ‘Ukbeden rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 6164.

[25] – en-Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, 6: 9911/2; el-Hâkim ve diğer muhaddisler bu hadisi tahric etmişler. Bu hadis, Ebu Sa’îd’den rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi İbn es-Sünnî, Ebu Nu’aym ve diğerleri (Hz.) ‘Âişe’den rivayet etmişler; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 6170.

[26] – Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4: 117; Ebu Dâvud,  Sünen, No: 905; el-Hâkim, el-Müstedrek, 1:131. Ez-Zehebî bu hadisin “sahih” olduğunu belirtmiştir. Bu hadis, Zeyd b. Halid’den rivayet edilmiştir; el-Elbânî, Sahîhu’l-câmi’, No: 6165.

[27] – Müslim, Sahîh, No: 234. Bu hadis, ‘Ukbe b. ‘Âmir’den rivayet edilmiştir.

[28] – Fazla bilgi için bakınız: İbn Mâce, Sünen, 1:131 ve devamı;  Ebu Dâvud,  Sünen, 1:60 ve devamı ; Nevevî, Riyâzu’s-sâlihîn, s.424 ve devamı; eş-Şâfi’î, Müsned, 1:29 ve devamı; et-Tirmizî, Sünen, 1:36 ve devamı; İbnu Hacer, Fethu’l-bârî bi şerhi Sahîhi’l-Buhârî, 1:280 ve devamı; el-Fâsî, Cem’u’l-fevâid, 1:59 ve devamı ve diğer kaynaklar.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.